اَلشَّرِي [eş-şerî] (şîn’in fethi ve râ’nın kesr ve meddiyle) Kurdeşeniye uğramış adama denir; yukâlu: رَجُلٌ شَرٍ أَيْ أَصَابَهُ الشَّرَا
اَلشَّرِيُّ [eş-şeriyy] (غَنِيٌّ [ġaniyy] vezninde) Şol ata denir ki eşip yürümesinde katʹâ fâtir olmayıp ikdâm ve mübâlaga üzere ola; yukâlu: فَرَسٌ شَرِيٌّ إِذَا كَانَ يُبَالِغُ فِي سَيْرِهِ
اَلشَّرْيُ [eş-şery] (şîn’in fethiyle) Ebû cehl karpuzuna denir; ʹalâ-kavlin teveğine denir. Ve çekirdekten yetişmiş hurmâ ağacına denir.
اَلشَّرِيُّ [eş-şeriyy] (şîn’in fethi ve yâ’nın teşdîdiyle) Muʹânid olan at; yukâlu: هُوَ فَرَسٌ شَرِيٌّ عَلَى وَزْنِ فَعِيلٍ
اَلشَّرْيُ [eş-şery] (şîn’in fethi ve râ’nın sükûnuyla) Hanzal yaʹnî karga düğlüğü; yukâlu: لِفُلَانٍ طَعْمَانِ أَرْيٌ وَشَرْيٌ Ve أَرْيٌ [ery] bala derler, ʹasel maʹnâsına. Ve
شَرْيٌ [şery] Karga düğlüğünün ağacına derler; شَجَرُ الْحَنْظَلِ maʹnâsına. Kâle’ş-şâʹir: “عَلَى حَطِّ الْبُرَايَةِ زَمَخْرِيِّ || السَّوَاعِدِ ظَلَّ فِي شَرْيٍ طِوَالِ”
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı