اَلْأَصْرُ [el-aṡr] (عَصْرٌ [ʹaṡr] vezninde) Kırmak maʹnâsınadır; yukâlu: أَصَرَ الشَّيْءَ أَصْرًا مِنَ الْبَابِ الثَّانِي إِذَا كَسَرَهُ Ve bir nesneyi bir cânibe doğru eğmek maʹnâsınadır; yukâlu: أَصَرَ الشَّيْءَ إِذَا عَطَفَهُ Ve bir kimseyi alıkomak, habs maʹnâsınadır; yukâlu: أَصَرَ فُلاَنًا إِذَا حَبَسَهُ Ve çadıra zikri âtî إِصَارٌ [iṡâr] dedikleri ip geçirmek maʹnâsınadır; yukâlu: أَصَرَ الْبَيْتَ إِذَا جَعَلَ لَهُ إِصَارًا
اَلْأُصُرُ [el-uṡur] (zammeteynle) إِصَارٌ [iṡâr]ın cemʹi.
اَلْأَصْرُ [el-aṡr] (hemzenin fethi ve ṡâd’ın sükûnuyla) Habs etmek; yukâlu: أَصَرَهُ يَأْصِرُهُ أَصْرًا إِذَا حَبَسَهُ Ve Umevî eyitti: أَصْرٌ [aṡr] ufatmak maʹnâsına da gelir; yukâlu: أَصَرْتُ الشَّيْءَ أَصْرًا إِذَا كَسَرْتَهُ
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı