اَلْمِزَقُ [el-mizaḵ] (عِنَبٌ [ʹineb] vezninde) Yırtılan şey΄in pârelerine denir; müfredi مِزْقَةٌ [mizḵat]tır, فِرْقَةٌ [firḵat] vezninde; yukâlu: مَزَقَ ثَوْبَهُ فَصَارَ مِزَقًا أَيْ قِطَعًا
اَلْمَزْقُ [el-mezḵ] (mîm’in fethi ve zâ-yı muʹcemenin sükûnuyla) ve
اَلْمَزْقَةُ [el-mezḵat] (hâ’yla) Yırtmak maʹnâsınadır; yukâlu: مَزَقَ الثَّوْبَ مَزْقًا وَمَزْقَةً مِنَ الْبَابِ الثَّانِي إِذَا خَرَقَهُ Ve kuş çımkırmak maʹnâsınadır; yukâlu: مَزَقَ الطَّائِرُ مَزْقًا مِنَ الْبَابِ اْلأَوَّلِ وَالثَّانِي إِذَا رَمَىَ بِذَرْقِهِ Ve bir kimsenin ʹırz ve nâmûsuna dokunmak maʹnâsına müstaʹmeldir; yukâlu: مَزَقَ عِرْضَ أَخِيهِ إِذَا طَعَنَ فِيهِ
اَلْمِزْقُ [el-mizḵ] (mîm’in kesri ve zâ’nın fethiyle) Bez pârelerine derler.
اَلْمَزْقُ [el-mezḵ] (mîm’in fethi ve zâ-i muʹcemenin sükûnuyla) Yırtmak; tekûlu: مَزَقْتُ الثَّوْبَ أَمْزِقُهُ مَزْقًا إِذَا خَرَقْتَهُ Ve
مَزْقٌ [mezḵ] Kuş sağnamağa dahi derler, ilkâ-i necâset maʹnâsına; yukâlu: مَزَقَ الطَّائِرُ يَمْزُقُ وَيَمْزِقُ مِنَ الْبَابِ الْأَوَّلِ وَالثَّانِي إِذَا رَمَى بِذَرْقِهِ
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı