اَلْأَصِلُ [el-aṡil] (كَتِفٌ [ketif] vezninde) İsti΄ṡâl olunmuş nesneye denir; yukâlu: شَيْءٌ أَصِلٌ أَيْ مُسْتَأْصِلٌ
اَلْأَصَلُ [el-aṡal] (fethateynle) Su çamurluktan nâşî müteʹaffin olmak maʹnâsınadır; yukâlu: أَصِلَ الْمَاءُ أَصَلًا مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ إِذَا أَسِنَ مِنْ حَمْأَةٍ Ve et bozulmak maʹnâsınadır; yukâlu: أَصِلَ اللَّحْمُ إِذَا تَغَيَّرَ
اَلْأَصْلُ [el-aṡl] (hemzenin fethiyle) ve
اَلْيَاصُولُ [el-yâṡûl] (يَافُوخٌ [yâfûḣ] vezninde) Her nesnenin esfeline yaʹnî vücûdunun aşağısına denir ki dip ve kök taʹbîr olunur; cemʹi أُصُولٌ [uṡûl]dür ve آصُلٌ [âsul]dur hemzenin meddiyle, أَفْلُسٌ [eflus] vezninde; yukâlu: قَعَدَ فِي أَصْلِ الْجَبَلِ وَيَاصُولِهِ أَيْ أَسْفَلِهِ
اَلْأَصَلُ [el-eṡal] (zammeteynle) Cemʹi, zikr olunan vaktler maʹnâsına.
اَلْأَصْلُ [el-aṡl] (hemzenin ve ṡâd’ın sükûnuyla) Kök, bîh maʹnâsına.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı