Revḵ ~ رَوْقُ

Kamus-ı Muhit - روق maddesi

رَوْقُ [Revḵ] (ذَوْقٌ [ževḵ] vezninde) Curcân kazâsında bir karyedir.

اَلرَّوْقُ [er-revḵ] (ذَوْقٌ [ževḵ] vezninde) Boynuza denir; yukâlu: طَعَنَهُ بَرَوْقِهِ أَيْ بِقَرْنِهِ Ve gecenin bir bölüğüne denir; yukâlu: مَضَى رَوْقٌ مِنَ اللَّيْلِ أَيْ طَائِفَةٌ Ve رَوَاقٌ [revâḵ] maʹnâsınadır, ke-mâ se-yuzkeru. Ve رَوْقُ الشَّبَابِ [revḵu’ş-şebâb] civânlık hengâmının evveline denir; yukâlu: مَضَى رَوْقُ الشَّبَابِ أَيْ أَوَّلُهُ Ve ʹömr ve zindegânî maʹnâsınadır; ve minhu yukâlu: أَكَلَ رَوْقَهُ أَيْ أَسَنَّ Ve tasvîr gibi hilkat ve endâmı be-gâyet hûb ve latîf ve dil-keş olan ata denir ki temâşâ edenler ʹacebe kalır ola; رَيْقٌ [reyḵ] dahi denir. Ve perdeye denir; yukâlu: أَلْقَى الرَّوْقَ أَيِ السِّتْرَ Ve sayyâd gömeltisine denir. Ve ev önüne denir, مُقَدَّمُ الْبَيْتِ [muḵaddemu’l-beyt] maʹnâsına. Şârihin beyânına göre pây-gâh-ı hânedir ki papuç çıkaracak yeri olacaktır; yukâlu: قَعَدَ رَوْقَ الْبَيْتِ أَيْ مُقَدَّمَهُ Ve pek bahâdıra denir ki ona kimse mukâvim olmaya; yukâlu: رَجُلٌ رَوْقٌ أَيْ شُجَاحٌ لاَ يُطَاقُ Ve kıl çadıra ve obaya denir. Ve ʹazm ve himmet ve fiʹâl maʹnâsınadır; ve minhu أَلْقَى عَلَيْهِ أَرْوَاقَهُ Ke-mâ se-yuzkeru. Ve bir kavmin seyyid ve ʹâlî-şânına denir; yukâlu: فُلاَنٌ رَوْقُ قَوْمِهِ أَيْ سَيِّدُهُمْ Ve sâfî nesneye denir, su ve sâ΄iri olsun; yukâlu: مَاءٌ وَشَيْءٌ رَوْقٌ أَيْ صَافٍ Ve tabʹa pek hoş gelen muʹcib nesneye denir; yukâlu: هُوَ رَوْقٌ أَيْ مُعْجِبٌ Ve نَفَسُ النَّزْعِ [nefesu’n-nezʹ] maʹnâsınadır ki alıp verilen soluktan ʹibârettir. Ve masdar olur, bir hoş ve nekre nesneyi matbûʹ olduğundan ʹaceblemek maʹnâsınadır; yukâlu: رَاقَهُ يَرُوقُهُ رَوْقًا إِذَا أَعْجَبَهُ Ve cemâʹat maʹnâsınadır; yukâlu: جَاءَ رَوْقٌ مِنَ النَّاسِ أَيْ جَمَاعَةٌ Ve riyâ ve nifâktan ʹârî hâlis ve sâfî dostluğa ve muhabbete denir; yukâlu: بَيْنَهُمَا رَوْقٌ أَيْ حُبٌّ خَالِصٌ Ve bir nesne üzere fazl ve meziyyet cihetiyle zâ΄id ve efzûn olmak maʹnâsınadır; yukâlu: رَاقَ عَلَيْهِ رَوْقًا إِذَا زَادَ عَلَيْهِ فَضْلاً Ve

رَوْقٌ [Revḵ] Muhaddisînden Muḩammed b. Ḩasen er-Revḵî ceddinin ismidir. Ve bir nesnenin bedeline denir; yukâlu: هُوَ رَوْقٌ مِنْهُ أَيْ بَدَلٌ Ve gövdeye denir; جُثَّةٌ [cušamp;šamp;et] maʹnâsına. Ve

رَوْقُ الْفَرَسِ [revḵu’l-feres] Şol mızrağa ıtlâk olunur ki fâris onu atın kulakları aralığına doğru uzatmış ola; boynuz maʹnâsından me΄hûzdur; tekûlu: رَاقَنِي رَوْقُ الْفَرَسِ وَهُوَ الرُّمْحُ الَّذِي يَمُدُّهُ الْفَارِسُ بَيْنَ أُذُنَيْهِ Ve o ata o anda أَرْوَقُ [ervaḵ] denir. Ve eğer öylece olmazsa أَجَمُّ [ecemm] denir, boynuzsuz koyuna teşbîhen.

Vankulu Lugatı - روق maddesi

اَلرّوَقُ [er-revaḵ] (fethateynle) Yukarı ön dişleri aşağı ön dişlerinden uzun olmak. Ve

رَوَقٌ [revaḵ] Şarâb sâfî olmağa dahi derler; yukâlu: رَاقَ الشَّرَابُ يَرُوقُ رَوْقًا إِذَا صَفَا

اَلْأَرْوَاقُ [el-ervâḵ] (hemzenin fethiyle) Cemʹi, boynuzlar maʹnâsına. Ve

رَوْقٌ [revḵ] Gecenin bir mikdârına dahi derler, طَائِفَةٌ مِنَ اللَّيْلِ maʹnâsına. Ve

رَوْقٌ [revḵ] Ev önünde olan sakfa dahi derler. Ve

إِرْوَاقٌ [ervâḵ] Haymeler maʹnâsına da gelir; yukâlu: ضَرَبَ فُلَانٌ رَوْقَهُ بِمَوْضِعِ كَذَا إِذَا نَزَلَ بِهِ وَضَرَبَ خَيْمَتَهُ Ve fi’l-hadîsi: “حِينَ ضَرَبَ الشَّيْطَانُ رَوْقَهُ وَمَدَّ أَطْنَابَهُ” Ve mahabbet makâmında أَلْقَى فُلَانٌ عَلَيْكَ أَرْوَاقَهُ وَشَرَاشِرَهُ derler hubb-ı şedîdile mahabbet etti demek mahallinde. Ve شَرَاشِرٌ [şerâşir] nefs maʹnâsınadır, nefsin hırsı ve mahabbeti ile demek olur. Ve ʹadâvet mahallinde dahi istiʹmâl olunur; yukâlu: أَلْقَى أَرْوَاقَهُ إِذَا عَدَا وَاشْتَدَّ عَدْوُهُ Ebû ʹUbeyd rivâyeti üzere. Ve gâh bir makâmda ikâmet etti demek mahallinde أَلْقَى أَرْوَاقَهُ derler, إِذَا أَقَامَ بِالْمَكَانِ وَاطْمَأَنَّ بِهِ كَمَا يُقَالُ أَلْقَى عَصَاهُ Ve

أَرْوَاقٌ [ervâḵ] Yağmur maʹnâsına da gelir; yukâlu: أَلْقَتِ السَّحَابَةُ أَرْوَاقَهَا أَيْ مَطَرَهَا وَوَبْلَهَا Ve وَبْلٌ [vebl] bâ-i muvahhade ile katresi iri olan yağmur.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı