سُفَيْرٌ [Sufeyr] (زُبَيْرٌ [zubeyr] vezninde) Bir mevziʹ adıdır.
اَلسَّفِيرُ [es-sefîr] (أَمِيرٌ [emîr] vezninde) Maʹnâ-yı mezkûrdan vasftır ki miyâncı ve elçi taʹbîr olunur; yukâlu: هُوَ سَفِيرٌ بَيْنَ الْقَوْمِ أَيْ مُصْلِحٌ وَرَسُولٌ Bunda سَفِيرٌ [sefîr] bi-maʹnâ fâʹildir. Ve ağaçtan yere dökülüp düşmüş yaprağa ıtlâk olunur; bunda bi-maʹnâ mefʹûldür; tekûlu: أَعْلِفْ دَابَّتَكَ السَّفِيرَ وَهُوَ مَا سَقَطَ مِنْ وَرَقِ الشَّجَرِ Ve
سَفِيرٌ [Sefîr] Bir mevziʹ adıdır. Ve gece evâ΄ilinde olan aydınlık eserine ıtlâk olunur ki beyne’l-ʹişâ΄eyn hengâmı olacaktır.
اَلسَّفِيرُ [es-sefîr] (sîn’in fethi ve fâ’nın kesri ve meddiyle) Ağaçtan düşen yapraktır. Ve buna سَفِيرٌ [sefîr] dedikleri rüzgâr onu süpürdüğü içindir, zîrâ مِسْفَرَةٌ [misferet] süpürgeye derler. Ve
سَفِيرٌ [sefîr] Resûle dahi derler. Ve bir kavmin beynin ıslâh edene de derler.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı