شُهْبٌ [Şuhb] (قُفْلٌ [ḵufl] vezninde) Bir mevziʹ adıdır.
اَلشُّهُبُ [eş-şuhub] (zammeteynle كُتُبٌ [kutub] vezninde) شِهَابٌ [şihâb]ın cemʹidir ki zikr olundu. Ve
شُهُبٌ [şuhub] دَرَارِيٌّ [derâriyy] maʹnâsınadır ki ziyâdesiyle berrak olan kevkeblerdir, murâd sebʹa-i seyyâredir. Ve her aydan üç geceye شُهُبٌ [şuhub] ıtlâk olunur ki murâd leyâlî-i bîzdır.
اَلشَّهْبُ [eş-şehb] (ضَرْبٌ [ḋarb] vezninde) Bir nesneyi ıssı yâ soğuk çalmakla rengini tagyîr eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: شَهَبَهُ الْحَرُّ أَوِ الْبَرْدُ شَهْبًا مِنَ الْبَابِ الثَّالِثِ إِذَا لَوَّحَهُ وَغَيَّرَ لَوْنَهُ Ve kıtlık ve kurak olan sene nâsın devâbb ve mevâşîlerini açlıktan kırıp geçirmek maʹnâsınadır; yukâlu: شَهَبَتِ السَّنَةُ الْقَوْمَ إِذَا جَرَّدَتْ أَمْوَالَهُمْ لِشِدَّةِ الْجَدْبِ فِيهَا Burada tecrîd, istîsâl maʹnâsınadır; yukâlu: جَرَّدَتْهُمُ السَّنَةُ أَيِ اسْتَأْصَلَهُمْ Ve
شَهْبٌ [şehb] Şol dağa ıtlâk olunur ki üzerini kar basıp bürümekle kubbe-i sîmîn gibi görüne.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı