Ḵulub ~ قُلُبٌ

Kamus-ı Muhit - قلب maddesi

قُلُبٌ [Ḵulub] (zammeteynle) Benî ʹÂmir kabîlesi yurdunda bir niçe suyun adıdır.

Baṡâ΄ir’den müstefâd olduğu üzere قَلْبٌ [ḵalb] bir nesneyi halkî yâ tabîʹî yâ caʹlî cihetinden çevirip döndürmek, ʹaks ve tahvîl maʹnâsınadır. Ve bunun beş sûreti vardır: zîri bâlâya ve zahrı batna döndürmek ki tersine çevirmek taʹbîr olunur. Ve şimâli yemîne yâhûd yemîni şimâle ve yüzü arkaya döndürmekten ʹibârettir. Ve kalb-i ıstılâhî “داماد” ve “رَبَّكَ فَكَبِّرْ” ve “دَامَ عُلاَ الْعِمَادُ” ve “سِرْ فَلاَ كَبَابِكَ الْفَرَسُ” kelâmı gibi ki kalb-i müstevîdir. Ve ʹArablar قَلَبَ اللهُ فُلاَنًا إِلَيْهِ derler, تَوَفَّاهُ maʹnâsına ki mecâzdır, niteki أَقْلَبَهُ إِلَيْهِ dahi derler, mebde΄ ve meʹâd olması mülâhazasıyladır. Ve

قَلْبٌ [ḵalb] Ağacından hurmâ beynisi çıkarmak maʹnâsınadır; yukâlu: قَلَبَ النَّخْلَةَ إِذَا نَزَعَ قَلْبَهَا Ve hurmâ koruğu kızarmak maʹnâsınadır; yukâlu: قَلَبَتِ الْبُسْرَةُ إِذَا احْمَرَّتْ Ve

قَلْبٌ [ḵalb] Yüreğe denir, فُؤَادٌ [fu΄âd] maʹnâsına, Fârisîde dil denir; ʹalâ-kavlin istiʹmâlde فُؤَادٌ [fu΄âd]dan ahasstır ki lisânımızda ona gönül taʹbîr olunur. Mütercim der ki Nihâye’de işbu: “أَتَاكُمْ أَهْلُ الْيَمَنِ هُمْ أَرَقُّ قُلُوبًا وَأَلْيَنُ أَفْئِدَةً” hadîsinde demiştir ki maʹrûf olan قَلْبٌ [ḵalb] ve فُؤَادٌ [fu΄âd] birdir ki takallüb iʹtibârıyla قَلْبٌ [ḵalb] ve tefe΄΄ud ve tevakkud iʹtibârıyla فُؤَادٌ [fu΄âd] ıtlâk olunmuştur. Ve ʹinde’l-baʹz فُؤَادٌ [fu΄âd] yüreğin vasatına denir ve ʹalâ-kavlin yüreğin perdesine denir ve قَلْبٌ [ḵalb] habbe ve süveydâsından ʹibârettir. Ve ehl-i tahḵîḵ ʹindinde قَلْبٌ [ḵalb] yürek taʹbîr olunan lahm-ı cismânî-i sanavberîye taʹalluk eden latîfe-i rabbâniyyeden ʹibârettir ki cemîʹ-i kuvvetin mebde΄idir, niteki دِمَاغٌ [dimâġ] cemîʹ-i havâssın mebde΄idir. Hukemâ ʹindinde bu hakîkat-i insâniyyedir ki nefs-i nâtıka ve rûh-ı bâtıne taʹbîr ederler. Ve yürek nefs-i nâtikanın taht-ı saltanatıdır. Ve işbu “إِنَّ فِي ابْنِ آدَمَ مُضْغَةً إِذَا صَلُحَتْ صَلُحَ الْجَسَدُ كُلُّهُ” hadîsinde قَلْبٌ [ḵalb]den murâd latîfe-i mezkûredir ki menbaʹ-ı feyz ü hayâttır.

اَلْقُلْبُ [el-ḵulb] (ḵâf’ın zammıyla) Bileziğe denir, سِوَارٌ [sivâr] maʹnâsına. Esâs’ın beyânına göre beyâzlıkta kalb-i nahleye teşbîhe mebnîdir. Ve

قُلْبٌ [ḵulb] Ak yılana ıtlâk olunur, hayye-i beyzâ΄ maʹnâsına ki bu dahi teşbîh-i mezbûre mebnîdir. Ve

قُلْبٌ [ḵulb] (ḵâf’ın harekât-ı selâsıyla) Hurmâ beynisi taʹbîr olunan nesneye denir, شَحْمَةُ النَّخْلِ [şaḩmetu’n-naḣl] maʹnâsına. Ve bu hurmâ ağacının tepesinde olur, ak ve lezîz olur, Fârisîde ona pîh-i hurmâ ve kütüb-i tıbbiyyede جُمَّارُ النَّخْلِ [cummâru’n-naḣl] derler. Ve ʹinde’l-baʹz قُلْبُ النَّخْلِ [ḵulbu’n-naḣl] hurmâ ağacının ecved ve ebyaz ve eltaf olan yaprağına denir. Cemʹi أَقْلاَبٌ [aḵlâb] gelir ve قُلُوبٌ [ḵulûb] gelir ve قِلَبَةٌ [ḵilebet] gelir, عِنَبَةٌ [ʹinebet] vezninde. Ve

قُلْبٌ [ḵulb] (ḵâf’ın zammıyla= قَلْبٌ [ḵalb] gibi asl ve nesebi pâk ve hâlis olan kişiye denir, pâk-nejâd maʹnâsına; yukâlu: رَجُلٌ قَلْبٌ وَقُلْبٌ أَيْ مَحْضُ النَّسَبِ

Vankulu Lugatı - قلب maddesi

اَلْقَلْبُ [el-ḵalb] (ḵâf’ın fethi ve lâm’ın sükûnuyla) Yürek. Ve gâh olur ki ʹakla dahi derler. Ferrâ eyitti: Bârî taʹâlânın ﴿إِنَّ فِي ذَلِكَ لَذِكْرَى لِمَنْ كَانَ لَهُ قَلْبٌ﴾ (ق 37) dediği kavlinde قَلْبٌ [ḵalb] ʹakl maʹnâsınadır. Ve

قَلْبٌ [ḵalb] Bir nesneyi döndürmeğe dahi derler; yukâlu: قَلَبْتُ الشَّيْءَ مِنَ الْبَابِ الثَّانِي ve

قَلبٌ [ḵalb] Tüskürmeğe dahi derler; yukâlu: قَلَبْتُ الْقَوْمَ كَمَا تَقُولُ صَرَفْتُ الصِّبْيَانَ Ve yüreğe vurmağa dahi derler; yukâlu: قَلَبْتُهُ أَيْ أَصَبْتُ قَلْبَهُ Ve yüreği koparmağa derler; yukâlu: قَلَبْتُ النَّخْلَةَ أَيْ نَزَعْتُ قَلْبَهَا Ve hurmâ kızarmağa dahi derler; yukâlu: قَلَبَتِ الْبُسْرَةُ إِذَا احْمَرَّتْ Ve

قَلْبُ الْعَقْرَبِ [Ḵalbu’l-ʹAḵreb] Bir menzilin ismidir, menâzil-i kamerden ki o bir yıldızdır ki ziyâde berrâktır iki cânibinde iki yıldız dahi vardır. Ve

قَلْبٌ [ḵalb] Hâlis maʹnâsına gelir; yukâlu: هُوَ عَرَبِيٌّ قَلْبٌ أَيْ خَالِصٌ يَسْتَوِي فِيهِ الْمُذَكَّرُ وَالْمُؤَنَّثُ وَالْجَمْعُ وَإِنْ شِئْتَ قُلْتَ امْرَأَةٌ عَرَبِيَّةٌ قَلْبَةٌ وَثَنَّيْتَ وَجَمَعْتَ Ve

قَلْبُ النَّخْلَةِ [ḵalbu’n-naḣlet] [قَلْبُ النَّخْلَةِ لُبُّهَا] Yaʹnî hurmâ ağacının قَلْبٌ [ḵalb]i ki içinde olan özüdür. Ve bunda üç lügat vardır: قَلْبٌ [ḵalb] ve قُلْبٌ [ḵulb] ve قِلْبٌ [ḵilb] ḵâf’ın fethi ve zammı ve kesriyle.

اَلْقُلْبُ [el-ḵulb] (ḵâf’ın zammıyla ve lâm’ın sükûnuyla) Bir tek bilezik ki çifti olmaya. Ve

قُلْبٌ [ḵulb] Yılana dahi derler, bileziğe teşbîh edüben.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı