Kesef ~ كَسَفُ

Kamus-ı Muhit - كسف maddesi

كَسَفُ [Kesef] (fethateynle) Ṡoġd-ı Semerḵand kazâsında bir karye adıdır.

اَلْكَسْفُ [el-kesf] (كَشْفٌ [keşf] vezninde) Kesmek maʹnâsınadır; yukâlu: كَسَفَهُ كَسْفًا مِنَ الْبَابِ الثَّانِي إِذَا قَطَعَهُ Ve davarı sinirlemek maʹnâsınadır; yukâlu: كَسَفَ عُرْقُوبَ الْفَرَسِ إِذَا عَرْقَبَهُ Ve dürük yüzlü olmak maʹnâsınadır; ve minhu’l-meselu: “أَكَسْفًا وَإمْسَاكًا” Yaʹnî “Hem imsâk ve buhl eder ve hem türş-rû gösterir.” Müteʹabbis ve bed-çehre olan bahîl hakkında darb olunur; ve minhu yukâlu: كَاسِفُ الْوَجْهِ أَيْ عَابِسٌ Ve

كَسْفٌ [kesf] Ehl-i ʹarûz ʹörfünde âhir cüz΄ müteharrik olup iskât eylemeğe denir, yaʹnî ʹarûz-ı beytin müteharrik olan âhir cüz΄ünü iskât eylemekten ʹibârettir. Bunda muʹceme ile كَشْفٌ [keşf] musahhaftır, lâkin kütüb-i ʹarûzda bu gûne mersûmdur ki كَسْفٌ [kesf] bahr-i serîʹ vü münserihin mefʹûlât cüz΄ünden yedinci harf müteharrik olan tâ’yı iskâttan ʹibârettir. Ve bu davarı sinirlemek maʹnâsından me΄hûzdur. Ve

كَسْفٌ [kesf] Hak celle ve ʹalâ güneşi ve ayı tutmak maʹnâsınadır; yukâlu: كَسَفَ اللهُ الشَّمْسَ وَالْقَمَرَ أَيْ حَجَبَهُمَا

Vankulu Lugatı - كسف maddesi

اَلْكَسْفُ [el-kesf] (kâf’ın fethi ve sîn’in sükûnuyla) Deveyi sinirlemek; tekûlu: كَسَفْتُ الْبَعِيرَ مِنَ الْبَابِ الثَّانِي إِذَا قَطَعْتَ عُرْقُوبَهُ Ve عُرْقُوبٌ [ʹurḵûb] ʹayn’ın ve ḵâf’ın zammıyla ökçe sinirine derler. Ve

كَسْفٌ [kesf] Bez kesmeğe dahi ıtlâk olunur; yukâlu: كَسَفْتُ الثَّوْبَ إِذَا قَطَعْتَهُ Ve

كَسْفٌ [kesf] Ekşi yüzlü olmağa dahi derler. Ve fi’l-meseli: “أَكْسِفَا وَأَمْسِكَا” Yaʹnî “Türş-rûluk ile imsâk bir yerde cemʹ olur mu?”

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı