اَلْأَمِرُ [el-emir] (كَتِفٌ [ketif] vezninde) Kesîr ve firâvân olan şey΄e denir; yukâlu: شَيْءٌ أَمِرٌ أَيْ كَثِيرٌ Ve mübârek ve ferhunde-tâliʹ adama ıtlâk olunur; yukâlu: رَجُلٌ أَمِرٌ أَيْ مُبَارَكٌ
اَلْأَمْرُ [el-emr] (hemzenin fethi ve mîm’in sükûnuyla) ve
اَلْإِمَارُ [el-imâr] (كِتَابٌ [kitâb] vezninde) ve
اَلْآمِرَةُ [el-âmiret] (عَافِيَةٌ [ʹâfiyet] vezninde) Buyurmak maʹnâsınadır ki, nehy mukâbilidir; yukâlu: أَمَرَهُ وَأَمَرَ بِهِ أَمْرًا وَإِمَارًا وَآمِرَةً مِنَ الْبَابِ اْلأَوَّلِ ضِدُّ نَهَاهُ
اَلْأَمَرُّ [el-emerr] (hemzenin ve mîm’in fethiyle) Göden bağırsaklarına denir ki فَرْثٌ [feršamp;] ve levs onlarda müctemiʹ olur. Ve bu أَعَمُّ [eʹamm] lafzı gibi ism-i cemʹdir.
اَلْأَمَرُ [el-emer] (fethateynle) ve
اَلْأَمَرَةُ [el-emeret] (hâ’yla) Bir nesne kesret ve kemâl bulmak maʹnâsınadır; yukâlu: أَمِرَ الشَّيْءُ أَمَرًا وَأَمَرَةً مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ إِذَا كَثُرَ وَتَمَّ Mü΄ellifin Baṡâ΄ir’de beyânına göre bu maʹnâ أَمْرٌ [emr] ve أَمَارَةٌ [emâret]-i mezkûreden me΄hûzdur. Fi’l-asl kesret-i kavm ü cemâʹat maʹnâsına müstaʹmeldir, zîrâ bir kavm ve cemâʹat mütekessir oldukta tesviye ve taʹdîl-i umûrları zımnında elbette bir emîre ve seyise muhtâc olurlar, baʹdehu mutlakâ kesret ve kemâlde istiʹmâl olundu. Ve bir husûs şiddet bulmak maʹnâsınadır; yukâlu: أَمِرَ الْأَمْرُ إِذَا اشْتَدَّ Ve hâssaten bir adamın mevâşîsi çoğalmak maʹnâsınadır; yukâlu: أَمِرَ الرَّجُلُ إِذَا كَثُرَتْ مَاشِيَتُهُ Ve
أَمَرٌ [emr] Ehad ve ferd maʹnâsınadır, ke-mâ se-yuzkeru.
اَلْأَمْرُ [el-emr] (hemzenin fethi ve ve mîm’in sükûnuyla) أُمُورٌ [umûr]un müfredidir, hâl maʹnâsına; yukâlu: أَمْرُ فُلَانٌ مُسْتَقِيمٌ وَأُمُورُهُ مُسْتَقِيمَةٌ Ve
أَمْرٌ [emr] Buyurmak maʹnâsına da gelir; tekûlu: أَمَرْتُهُ بِكَذَا أَمْرًا
اَلْأَمَرُّ [el-emerr] (fethateynle) Ziyâde acı olan nesne; yukâlu: هَذَا أَمَرُّ مِنْ كَذَا Ve
أَمَرُّ [emerr] Şol bağırsaktır ki onda necâset cemʹ olur.
اَلْأَمَرُ [el-emer] (fethateynle) Şol ufak taşlardan dikilen ʹalâmetlerdir ki sahrâlarda olur.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı