iyâ ~ إِيَا

Kamus-ı Muhit - إيا maddesi

إِيَا [iyâ] (ki hemzenin kesri ve yâ’nın tahfîfi ve kasr iledir) kezâlik

إِيَّا [iyyâ] (hemzenin kesri ve yâ’nın teşdîdiyle) İsm-i mübhemdir ki cemîʹ-i muzmerât-ı muttasıla-i mansûbe ona lâhık olur. Zamîr-i muhâtaba muttasıl olursa “sana” ve zamîr-i gâ΄ibe muttasıl olursa “ona” ve zamîr-i mütekellime muttasıl olursa “bana” ve “bize” demek olur; tekûlu: إِيَّاكَ وَإِيَّاهُ وَإِيَّايَ وَإِيَّانَا Ve gâh olur ki hemzesi hâ’ya ibdâl olunup هِيَّاكَ وَهِيَّاهُ denir. Ve baʹzen vâv’a tebdîl olunup وِيَّاكَ derler.

Vankulu Lugatı - إيا maddesi

إِيَّا [iyyâ] (hemzenin kesri ve yâ’nın teşdîdi ve elifin kasrıyla) Bir ism-i mübhemdir ki cemîʹ-i muzmerât-ı muttasıla-i mansûbe ona lâhık olur; tekûlu: إِيَّاكَ ve إِيَّايَ ve إِيَّاهُ ve إِيَّانَا Pes kâf ve hâ ve yâ ve nûn maksûdu beyân için olur tâ ki muhâtab gâ΄ibden mütemeyyiz ola. Pes bunlar için iʹrâbdan mahal olmaz ki bunlar ذَلِكَ kelimesinin ve أَرَأَيْتُكَ kelimesinin kâf’ı gibi olur ve أَنَا ve أَنْتَ kelimelerinin elifi ve nûn’u gibi olur, pes asl ism olan إِيَّا ve mâ-baʹdi ʹalâmet-i hitâb için olan harf olup mecmûʹu kelime-i vâhide kılınmış olur, zîrâ esmâ-i mübhem ve sâ΄ir mekniyyât muzâf olmazlar, maʹrîfe oldukları için. Ve baʹzı nahviyyîn eyitti: إِيَّا [iyyâ] mâ-baʹdine muzâftır ʹArabların bu kavlinin delâleti ile ki “إِذَا بَلَغَ الرَّجُلُ السِّتِّينَ فَإِيَّاهُ وَإِيَّا الشَّوَابِّ” derler bâ’nın kesriyle إِيَّا [iyyâ]yı شَوَابُّ [şevâbb]a izâfet etmekle. Ve İbn Keysân eyitti: Kâf ve yâ ve nûn ismlerdir ve إِيَّا [iyyâ] onlara ʹimâd için gelmiştir, zîrâ onlar bi-nefsihâ kâ΄im-makâm olamazlar, يَضْرِبُكَ ve يَضْرِبُهُ ve يَضْرِبُنِي kelimelerinde olan kâf ve hâ ve yâ gibi hâlet-i te΄hîrde ki bunlar takdîm olundukta إِيَّا kelimesi ile ʹimâdlandırmağa muhtâc olup cümlesi şey΄-i vâhid gibi kılınır. Ve إِيَّا [iyyâ] ʹimâd için geldiğinden ötürüdür ki ضَرَبْتُ إِيَّايَ sahîh oldu, zîrâ hâlet-i ittisâlde ضَرَبْتُنِي dersin, nûn-ı ʹimâdla ve ضَرَبْتُ إِيَّاكَ sahîh olmadı zîrâ ضَرَبْتُ إِيَّاكَ şol mahalde sahîh olur ki ضَرَبْتُكَ denmek mümkin olmaya hâlâ ki kâf’ı fiʹle bi’z-zât ulaştırıp ضَرَبْتُكَ denmek mümkindir, ammâ ضَرَبْتُكَ إِيَّاكَ demek sahîh olur, zîrâ vaktâ ki kâf fiʹle muttasıl olup iʹâde olunmak murâd oldukta إِيَّا kelimesine ihtiyâc olur. Ve ammâ şâʹirin baʹzı şiʹrinde ki “إِنَّمَا نَقْتُلُ إِيَّانَا” vâkiʹ olmuştur, zamîrin إِيَّا kelimesi ile fasl olunmasına bâʹis budur ki ʹArab tâyifesi fâʹilin fiʹlin kendi nefsi üzere zamîr-i muttasıl ile vâkiʹ kılmazlar, meselâ ضَرَبْتُنِي demezler, belki ضَرَبْتُ نَفْسِي derler, nitekim ظَلَمْتُ نَفْسِي derler, pes إِيَّانَا [iyyânâ] أَنْفُسَنَا mecrâsına icrâ olunmuştur. Ve gâh olur إِيَّاكَ tahzîr mahallinde istiʹmâl olunur; tekûlu: إِيَّاكَ وَالْأَسَدَ Pes إِيَّاكَ bir fiʹlden bedel olur, gûyâ ki o بَاعِدْ lafzıdır; ve tekûlu: إِيَّاكَ وَأَنْ تَفْعَلَ كَذَا وَلَا تَقُلْ إِيَّاكَ أَنْ تَفْعَلَ بِلَا وَاوٍ

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı