الأَوَبُ [el-eveb] (fethateynle) Darılmak maʹnâsınadır; yukâlu: أَوِبَ الرَّجُلُ أَوَبًا مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ إِذَا غَضِبَ
اَلأَوْبُ [el-evb] (hemzenin fethi ve vâv’ın sükûnuyla) ve
اَلإِيَابُ [el-iyâb] (hemzenin kesri ve yâ’nın tahfîfiyle ve teşdîdiyle lügattir) ve
الأَوْبَةُ [el-evbet] (hemzenin fethiyle) ve
الأيْبَةُ [el-eybet] (vâv’ı yâ’ya kalble) Geri dönmek, rücûʹ maʹnâsınadır; yukâlu: آبَ الرَّجُلُ يَؤُوبُ أَوْبًا وَإِيَابًا وَأَوْبَةً وَأَيْبَةً إِذَا رَجَعَ Ve
أَوْبٌ [evb] Buluta denir; سَحَابٌ [seḩâb] gibi. Ve yele denir, rîh maʹnâsına. Ve sürʹat maʹnâsınadır. Ve davar yürürken ellerini ve ayaklarını çabuk döndürmek, yaʹnî çabuk almak maʹnâsınadır; yukâlu: مَا أَعْجَبَ أَوْبَ قَوَائِمِهِ أَيْ رَجْعَهَا فِي السَّيْرِ Ve kasd ve ʹazm eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: آبَهُ أَوْبًا إِذَا قَصَدَ Ve de΄b ve ʹâdet maʹnâsınadır; yukâlu: هَذَا أَوْبُهُ أَيْ عَادَتُهُ Ve doğruluk, istikâmet maʹnâsınadır. Ve bal arısına denir, نَحْلٌ [naḩl] maʹnâsına. Ve yola denir, tarîk maʹnâsına. Ve cihet ve semt maʹnâsınadır; tekûlu كُنْتُ عَلَى أَوْبِهِ أَيْ جِهَتِهِ Ve gece içre suya gelmeğe denir; yukâlu: آبَ الْمَاءَ أَوْبًا إِذَا جَاءَهُ لَيْلاً Ve
أَوْبٌ [evb] آيِبٌ [âyib] lafzından cemʹ olur, صَحْبٌ [ṡaḩb] ve صَاحِبٌ [ṡâḩib] gibi, râciʹ maʹnâsına. Ve
أَوْبٌ [evb] Kezâlik masdar olur, ibʹâd eylemek maʹnâsına; yukâlu: آبَهُ اللهُ أَوْبًا أَيْ أَبْعَدَهُ Ve bu bed-duʹâdır; ve yekûlûne: آبَكَ وَآبَ لَكَ مِثْلَ وَيْلَكَ Yaʹnî “Vay sana!” Şârih der ki bunun aslı آبَكَ مَا تَكْرَهُ idi, عَاوَدَكَ مَا تَكْرَهُ maʹnâsına, baʹdehu fâʹil izmâr olundu.
اَلْأَوْبُ [el-evb] (hemzenin fethi ve vâv’ın sükûnuyla) Mekân ve nâhiye maʹnâsına; yukâlu: جَاؤُوا مِنْ كُلِّ أَوْبٍ أَيْ مِنْ كُلِّ مَكَانٍ وَنَاحِيَةٍ Ve masdardır, rücûʹ maʹnâsına. Ve gece ile gelmek maʹnâsına; yukâlu: أُبْتُ إِلَى بَنِي فُلَانٍ إِذَا أَتَيْتَهُمْ لَيْلًا Ve bal arısına dahi derler, نَحْلٌ [naḩl] maʹnâsına, bir günde mekânına çok rücûʹ ettiğinden ötürü.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı