اَلتَّفَوُّهُ [et-tefevvuh] (تَفَعُّلٌ [tefaʹʹul] vezninde) Bu dahi söz söylemek maʹnâsınadır; yukâlu: تَفَوَّهَ بِكَلِمَةٍ إِذَا نَطَقَ Ve bir mekânın ağzına girmek maʹnâsınadır; meselâ derenin ağzına girmek gibi; yukâlu: تَفَوَّهَ الْمَكَانَ إِذَا دَخَلَ فِي فُوهَتِهِ
اَلتَّفَهُ [et-tefeh] (tâ’nın ve fâ’nın fethiyle) ve
اَلتُّفُوهُ [et-tufûh] (قُعُودٌ [ḵuʹûd] vezninde) Bir nesne pek nâçîz olmak maʹnâsınadır; yukâlu: تَفِهَ الشَّيْءُ تَفَهًا وَتُفُوهًا مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ إِذَا قَلَّ وَخَسَّ Ve
تَفَوُّهٌ [tefevvuh] Bir kimse ahmak ve bî-magz olmak maʹnâsınadır; yukâlu: تَفِهَ فُلَانٌ إِذَا حَمُقَ Ve arık ve zebûn olmak maʹnâsınadır; yukâlu: تَفَهَ الرَّجُلُ وَتَفِهَ تُفُوهًا مِنَ الْبَابِ الْأَوَّلِ وَالرَّابِعِ إِذَا غَثَّ Ve fî hadîsi ʹAbdillâh b. Mesʹûd: “اَلْقُرْآنُ لَا يَتْفَهُ وَلَا يَتَشَانُّ” أَيْ لَا يَغَثُّ وَلَا يَخْلُقُ Burada يَتَشَانُّ kelimesi تَشَانُّ kelimesinden ki aslı تَشَانُنٌ idi müstakbel olmakla maʹnâ-yı hadîs: “Ḵur΄ân-ı mübîn mürûr-ı ezmân ile ne zaʹîf ve hakîr olur ve ne eski kırba gibi köhnelenip fersûde olur, ilâ-yevmi’l-kıyâm nesak-ı vâhid üzere bâkî olur.”
اَلتَّفَوُّهُ [et-tefevvuh] (fethateynle ve vâv’ın zammı ve teşdîdiyle) Söze ağız açmak; tekûlu: مَا تَفَوَّهْتُ بِكَلِمَةٍ أَيْ مَا فَتَحْتُ فَمِي بِهَا
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı