اَلتَّقْدِيرِ [et-taḵdîr] (تَفْعِيلٌ [tefʹîl] vezninde) Hazret-i Hak celle ve ʹalâ ezelden ebede kadar halk ve îcâd eyleyeceği mevcûdât ve kâ΄inâtı kable’l-îkâʹ levh-i mahfûzda olacağı üzere resm eylemek maʹnâsınadır, niteki kazâ΄ o umûr-ı mersûmeyi evkâtı hulûlünde infâz ve îkâʹ eylemekten ʹibârettir; yukâlu: قَدَّرَ اللهُ عَلَيْهِ وَلَهُ تَقْدِيرًا ثُمَّ قَضَى عَلَى تَقْدِيرِهِ Ve tazyîk eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: قَدَّرَ عَلَيْهِ إِذَا ضَيَّقَ عَلَيْهِ Ve bir nesneyi tertîb ve tesviye zımnında iʹmâl-i fikr ü endîşe ile oranlamak ve taʹyîn-i mikdâr eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: قَدَّرَ الْأَمْرَ إِذَا رَوَّى فِي تَسْوِيَتِهِ Ve bir adamı Kaderiyye tâ΄ifesinden kılmak maʹnâsınadır; yukâlu: قَدَّرَ فُلاَنًا إِذَا جَعَلَهُ قَدَرِيًّا
اَلْقَادِرَةُ [el-ḵâdiret] Kudret sâhibi. Ve karîb maʹnâsına da gelir; yukâlu: بَيْنَ أَرْضِكَ وَأَرْضِ فُلَانٍ لَيْلَةٌ قَادِرَةٌ إِذَا كَانَتْ لَيِّنَةَ السَّيْرِ مِثْلُ قَاصِدَةٍ وَرَافِهَةٍ Yaʹḵûb’dan rivâyet olunan üzere. Ve
اَلتَّقْدِيرُ [et-taḵdîr] (ʹalâ-vezni اَلتَّكْرِيم [et-tekrîm]) Bir nesneyi oranlamak; yukâlu: قَدَّرْتُ الشَّيْءَ تَقْدِيرًا
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı