اَلصُّعُودُ [eṡ-ṡuʹûd] (قُعُودٌ [ḵuʹûd] vezninde) Merdiven ve dam makûlesi yükseğe çıkmak maʹnâsınadır; yukâlu: صَعِدَ فِي السُّلَّمِ صُعُودًا مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ إِذَا رَقِيَ
اَلصَّعُودُ [eṡ-ṡaʹûd] (صَبُورٌ [ṡabûr] vezninde) Çıkılmak şânından olan dağ ve merdiven ve bâyır ve tepe makûlesi yere denir; هُبُوطٌ [hubûṯ] mukâbilidir. Cemʹi صُعُدٌ [ṡuʹud] gelir, زَبُورٌ [zebûr] ve زُبُرٌ [zubur] gibi ve صَعَائِدُ [ṡaʹâ΄id] gelir, عَجُوزٌ [ʹacûz] ve عَجَائِزُ [ʹacâ΄iz] gibi. Ve şol nâkaya denir ki bu sene nâkısu’l-hilkat yavru düşürmekle geçen seneki yavrusuna yakılmış ola. Ve cehennemde bir dağın adıdır. Ve sarp ve güç yokuşa denir; yukâlu: عَقَبَةٌ صَعُودٌ أَيْ شَاقَّةٌ
اَلصُّعُودُ [eṡ-ṡuʹûd] (zammeteynle) Merdivene çıkmak; yukâlu: صَعِدَ فِي السُّلَّمِ صُعُودًا مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ
اَلصَّعُودُ [eṡ-ṡaʹûd] (ṡâd’ın fethi ve ʹayn’ın zammıyla) Yüksek yer, هَبُوطٌ [hebûṯ]un mukâbilidir.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı