eḋ-ḋabâb ~ اَلضَّبَابُ

Kamus-ı Muhit - الضباب maddesi

اَلضَّبَابُ [eḋ-ḋabâb] (سَحَابٌ [seḩâb] vezninde) Şol rutûbetli pusa ve dumana denir ki zemîne kadar havâyı ihâta ve istîʹâb eder; ekserî güz mevsiminde sabâh vaktinde tekevvün eder; ʹalâ-kavlin onun hakîkati duhân gibi ince sehâbdır; yukâlu: أَحَاطَ اْلأَرْضَ ضَبَابٌ أَيْ نَدًى كَالْغَيْمِ أَوْ هُوَ سَحَابٌ رَقِيقٌ كَالدُّخَانِ

Vankulu Lugatı - الضباب maddesi

اَلضَّبَابُ [eḋ-ḋabâb] (kezâlik ḋâd’ın fethiyle) ضَبَابَةٌ [ḋabâbet]in cemʹi.

اَلضِّبَابُ [eḋ-ḋibâb] ve

اَلْأَضُبُّ [el-eḋubb] Cemʹi gelir, mislu: كَفّ [keff] ve أَكُفّ [ekuff]. Ve fi’l-meseli: “أَعَقُّ مِنْ ضَبٍّ” Yaʹnî ضَبٌّ [ḋabb]dan mûzîrak demek mahallinde böyle derler, zîrâ ضَبٌّ [ḋabb] ekseriyyâ kendi yavruların yer. Ve kavluhum لَا أَفْعَلُهُ حَتَّى يَحِنَّ الضَّبُّ فِي أَثَرِ الْإِبِلِ الصَّادِرَةِ Yaʹnî hattâ keler sudan gelen deveye müteşevvik olunca ve keler suya varınca derler, zîrâ keler aslâ su içmez. Ve

ضَبٌّ [ḋabb] Nâkayı sağmak maʹnâsına da gelir; yukâlu: فُلَانٌ يَضُبُّ نَاقَتَهُ مِنَ الْبَابِ الْأَوَّلِ أَيْ يَحْلُبُهَا بِخَمْسِ أَصَابِعَ Yaʹnî nâḵanın memesi üzerine baş parmağını koyup sonra memenin üzerine bâkî parmakların getirmektir. Ve

ضَبٌّ [ḋabb] Hıkd ve hasede dahi derler. Ve

ضَبٌّ [ḋabb] Bir marazdır ki devenin tabanına ʹârız olur. Ve

ضَبٌّ [ḋabb] Bir marazdır ki dudağa ʹârız olup kan akıtır. Ve hırs maʹnâsına da gelir; yukâlu: جَاءَ فُلَانٌ يَضِبُّ لِثَاتِهِ مِنَ الْبَابِ الثَّانِي إِذَا اشْتَدَّ حِرْصُهُ عَلَى الشَّيْءِ Ve لِثَاتٌ [lišamp;ât] diş dibinde olan etlere derler. Ve ağız kanlı olmak; hırs maʹnâsından kinâye olur. Ve

ضَبٌّ [ḋabb] Hurmânın evvel çıkan yemişine derler, طَلْعٌ [ṯalʹ] maʹnâsına. Ve

ضَبٌّ [ḋabb] Oğlanın semizliğinden koltuğu yarılmağa dahi derler. Ve

ضَبٌّ [Ḋabb] Bir dağın ismidir ki mescid-i Ḣayf onun dibindedir. Ve hîle-ger maʹnâsına da gelir; yukâlu: رَجُلٌ خَبٌّ ضَبٌّ يَعْنِي رَجُلًا خَدَّاعًا

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı