اَلْمُسَانِدَةُ [el-musânidet] (ism-i fâʹil bünyesiyle) Göğüsü ve önü arslan önü gibi bülend olan nâkaya denir, ʹalâ-kavlin aʹzâsı birbirine müsânid olana yaʹnî sölpük ve aʹzâsı düşük olmayıp dirnekli ve tıknaz olanına denir.
اَلْمُسَانَدَةُ [el-musânedet] (مُفَاعَلَةٌ [mufâʹalet] vezninde) Şâʹir şiʹrinde سِنَادٌ [sinâd] irtikâb eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: سَانَدَ الشَّاعِرُ إِذَا نَظَمَ شِعْرَهُ بِالسِّنَادِ Ve bir kimseye muʹâvenet ve müzâheret eylemek maʹnâsına müstaʹmeldir; yukâlu: سَانَدَ فُلاَنًا إِذَا عَاضَدَهُ وَكَانَفَهُ Ve mükâfât eylemek maʹnâsına müstaʹmeldir; yukâlu: سَانَدَ عَلَى الْعَمَلِ إِذَا كَافَأَهُ
اَلْمُسَانَدَةُ [el-musânedet] (mîm’in zammıyla ve nûn’un fethiyle) Muʹâvenet etmek; tekûlu: سَانَدْتُ الرَّجُلَ مُسَانَدَةً إِذَا عَضَدْتَهُ وَكَانَفْتَهُ
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı