اَلْمَهَلُ [el-mehel] (fethateynle) Bu dahi meyyitin cesedinden akan sarı suya denir. Ve hayr ve hasene husûsunda sâ΄ire sebk ve takaddüm eylemeğe denir; yukâlu: فُلَانٌ ذُو مَهَلٍ أَيْ تَقَدُّمٍ فِي الْخَيْرِ Ve bir adamın takaddüm eden güzeşte eslâfına denir; yukâlu: رَحِمَ اللهُ مَهَلَكَ أَيْ أَسْلَافَكَ الْمُتَقَدِّمِينَ
اَلْمَهْلُ [el-mehl] (أَهْلٌ [ehl] vezninde ve fethateynle de lügattır harf-i halk için) ve
اَلْمُهْلَةُ [el-muhlet] (mîm’in zammıyla) Bir husûsta ʹacele ve teşdîd eylemeyip rıfk ve te΄ennî ile meydân vererek tutmak maʹnâsınadır; yukâlu: مَهَلَ فِي عَمَلِهِ مَهْلًا وَمُهْلَةٍ مِنَ الْبَابِ الثَّالِثِ إِذَا عَمِلَهُ بِالسَّكِينَةِ وَالرِّفْقِ ve yukâlu: عَمِلَ ذَلِكَ فِي مَهْلٍ وَمُهْلَةٍ أَيْ عَلَى تُؤَدَةٍ وَسَكِينَةٍ Ve
مُهْلَةٌ [muhlet] Duru katrana denir, مُهْلٌ [muhl] gibi. Ve yat ve yarağa denir; yukâlu: أَخَذَ مُهْلَتَهُ أَيْ عُدَّتُهُ Ve bir adama sinn ve ʹömr yâhûd edeb ve ʹirfân cihetiyle olan sebk ve takaddüm maʹnâsına müstaʹmeldir; ve minhu yukâlu: أَخَذَ عَلَى فُلَانٍ اَلْمُهْلَةَ إِذَا تَقَدَّمَهُ فِي سِنٍّ أَوْ أَدَبٍ
اَلْمُهْلُ [el-muhl] (mîm’in zammıyla) Cemîʹ-i maʹdeniyyât-ı cevâhire şâmil ism-i cinstir, gümüş ve altın ve bakır ve demir gibi; yukâlu: أَحْرَزَ الْمُهْلَ وَهُوَ اسْمٌ يَجْمَعُ مَعْدِنِيَّاتِ الْجَوَاهِرِ كَالْفِضَّةِ وَنَحْوِهَا Ve duru katrana denir, مُهْلَةٌ [muhlet] gibi; yukâlu: طَلَا إِبِلَهُ بِالْمُهْلِ وَالْمُهْلَةِ أَيْ بِالْقَطِرَانِ الرَّقِيقِ Ve erimiş tunca ve bakır ve demire denir; yukâlu: هُوَ كَالْمُهْلِ أَيِ الصُّفْرِ الذَّائِبِ أَوِ الْحَدِيدِ Ve zeytûn yağına yâhûd tortusuna yâhûd duru olanına denir. Ve külde pişmiş ekmekten dökülen küle ve kora denir. Ve ağuya denir; yukâlu: سَقَاهُ مُهْلًا أَيْ سَمًّا Ve yaradan akan irine denir; yukâlu: يَسِيلُ الْمُهْلُ مِنَ الْجُرْحِ أَيْ الَقَيْحُ Ve meyyitin gövdesinden akan sarı suya denir.
اَلْمَهَلُ [el-mehel] (fethateynle) Bir nesneyi âheste tutmak.
اَلْمُهْلُ [el-muhl] (mîm’in zammı ve hâ’nın sükûnuyla) Erimiş bakır, nuhâs-ı müzâb maʹnâsına. Ve Ebû ʹAmr eyitti: مُهْلٌ [muhl] cirâhattan akan irine ve sarı suya dahi derler. Ve fî hadîsi Ebî Bekr radıyallâhu ʹanhu “إِدْفِنُونِي فِي ثَوْبَيَّ هَذَيْنِ فَإِنَّمَا هُمَا لِلْمُهْلِ وَالتُّرَابِ”
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı