el-heved ~ اَلْهَوَدُ

Kamus-ı Muhit - الهود maddesi

اَلْهَوَدُ [el-heved] (fethateynle) هَوْدَةٌ [hevdet]nin cemʹidir ki deve hörgücüne denir, aslâ kemiği olmayıp sâfî lahm ve şahm olmakla mülâyim olduğu için.

اَلْهَوْدُ [el-hevd] (hâ’nın fethi ve vâv’ın sükûnuyla) Bir adam irtikâb ettiği kâra peşîmân olup ondan Hakk’a tevbe ve rücûʹ eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: هَادَ الرَّجُلُ يَهُودُ هَوْدًا إِذَا تَابَ وَرَجَعَ إَلَى الْحَقِّ

اَلْهُودُ [el-hûd] (hâ’nın zammıyla) Yehûd tâ΄ifesine denir. Ve

هُودٌ [Hûd] Bir peygamber-i zî-şân ismidir. Ve يَهُودٌ [yehûd] lafzı يُهْدَانٌ [yuhdân] üzere cemʹlenir yâ’nın zammıyla.

Vankulu Lugatı - الهود maddesi

اَلْهَوَدُ [el-heved] (kezâlik) هَوْدَةٌ [hevdet]in cemʹidir, hörgüçler maʹnâsına.

اَلْهَوْدُ [el-hevd] (hâ’nın fethi ve vâv’ın sükûnuyla) Tevbe ve rücûʹ etmek; yukâlu: هَادَ يَهُودُ هَوْدًا إِذَا تَابَ وَرَجَعَ إِلَى الْحَقِّ Ve هَادَ [hâde] Yehûdî oldu maʹnâsına da gelir.

اَلْهُودُ [el-hûd] (hâ’nın zammıyla ve vâv’ın sükûnuyla) هَائِدٌ [hâ΄id]in cemʹidir, tevbe kılıcılar maʹnâsına; yukâlu: قَوْمٌ هُودٌ مِثْلُ حَائِلٍ وَحُولٍ وَبَازِلٍ وَبُزُلٍ Ve هُودٌ [hûd] Yehûdî maʹnâsına da gelir. Ve حَائِلٌ [ḩâ΄il ḩâ-i mühmele ile yüksüz olan nâka حَامِلَةٌ [ḩâmilet]in mukâbilidir. Ve بَازِلٌ [bâzil] bâ-i muvahhade ve zâ-i muʹceme ile sekiz yaşında olan devedir ki dokuzuna girmiş ola.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı