Bûr ~ بُورُ

Kamus-ı Muhit - بور maddesi

بُورُ [Bûr] (نُورٌ [nûr] vezninde) Fârs diyârında bir beldedir. Ve

بُورٌ [Bûr] Esâmî-i ricâldendir: Bûr b. Aḋram, İmâm Buḣâri şeyhidir. Ve Bûr b. Muḩammed ve Bûr b. ʹAmmâr el-Belḣiyyân ve Bûr b. Hânî ve sâ΄ir baʹzı muhaddislerin ismidir.

اَلْبُورُ [el-bûr] (bâ’nın zammıyla) Şol kimseye denir ki niyyet ve ʹakîdesi fâsid olmakla hâlik olup onda dünyâ ve âhirete müteʹallik hayr ve felâh şâ΄ibesi olmaya. Ve bunda müfred ve tesniye ve cemʹ ve müzekker ve mü΄ennes beraberdir, zîrâ fi’l-asl masdardır; yukâlu: رَجُلٌ وَامْرَأَةٌ بُورٌ وَقَوْمٌ بُورٌ أَيْ فَاسِدٌ وَهَالِكٌ لاَ خَيْرَ فِيهِ Kâle’ş-şârih ve minhu kavluhu taʹâlâ: ﴿وَكُنْتُمْ قَوْمًا بُورًا﴾ أَيْ هَالِكِينَ عِنْدَ اللهِ تَعَالَى لِفَسَادِ عَقِيدَتِكُمْ وَسُوءِ نِيَّتِكُمْ Ve

بُورٌ [bûr] Kezâlik arz-ı meyteye denir ki gars ve zirâʹat için sökülüp ıslâh ve iʹmâr olunmamış ola.

اَلْبَوْرُ [el-bevr] (bâ’nın fethi ve vâv’ın sükûnuyla) Zirâʹat için ıslâh ve iʹmâr olunmazdan mukaddem ʹalâ-hâlihâ olan yaʹnî sökülüp nadas olunmamış ve saban girmemiş arza denir ki arz-ı meyyite olacaktır. ʹAlâ-kavlin şol nadas olmuş tarlaya denir ki gelecek sene zirâʹat olunmak için dinlendirip bu sene nesne zerʹ olunmamış ola, zîrâ beher sene zerʹ olunsa yorulmakla hâsılâtı zaʹîf ve kalîl olur. Bizim diyârlarda bâ’nın zammıyla por taʹbîr ve maʹnâ-yı evveli irâde ederler. Ve

بَوْرٌ [bevr] Masdar olur, bir nesnenin künhüne vâkıf olmak için yoklamak ve sınamak maʹnâsınadır; yukâlu: بَارَ فُلاَنًا يَبُورُهُ بَوْرًا إِذَا اخْتَبَرَهُ Ve

بَوْرٌ [bevr] ve

بَوَارٌ [bevâr] (تَبَارٌ [tebâr] vezninde) Helâk olmak maʹnâsınadır; yukâlu: بَارَ الرَّجُلُ بَوْرًا وَبَوَارًا إِذَا هَلَكَ Ve pazar kesâda varmak maʹnâsınadır; yukâlu: بَارَتِ السُّوقُ إِذَا كَسَدَتْ Ve

بَوْرٌ [bevr] بَائِرٌ [bâ΄ir]in cemʹi olur, hâlik ve hâ΄ir maʹnâlarına, صَحْبٌ [ṡaḩb] ve صَاحِبٌ [ṡâḩib] gibi. Ve

بَوْرٌ [bevr] Kezâlik masdar olur, nâkayı gebe midir değil midir bilmek için buğura ʹarz eylemek maʹnâsına. Zîrâ eğer gebe ise kendisini buğur istişmâm eyledikte vechine tebevvül eder; yukâlu: بَارَ النَّاقَةَ بَوْرًا إِذَا عَرَضَهَا عَلَى الْفَحْلِ لِيَنْظُرَ أَلاَقِحٌ أَمْ لاَ Ve bir nesne heder ve bâtıl olmak maʹnâsınadır; yukâlu: بَارَ عَمَلُهُ إِذَا بَطَلَ ve minhu kavluhu taʹâlâ: ﴿وَمَكْرُ اُولَئِكَ هُوَ يَبُورُ﴾ Ve

بَوْرٌ [bevr] Gebe olduğunu bilmek için buğur nâkayı istişmâm eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: بَارَ الْفَحْلُ النَّاقَةَ إِذَا تَشَمَّمَهَا لِيَعْرِفَ لِقَاحَهَا مِنْ حِيَالِهَا

Vankulu Lugatı - بور maddesi

اَلْبَوْرُ [el-bevr] (bâ’nın fethi ve vâv’ın sükûnuyla) Tecribe etmek; yukâlu: بَارَهُ يَبُورُهُ أَيْ جَرَّبَهُ وَاخْتَبَرَهُ ve tekûlu: بُرْتُ النَّاقَةَ بَوْرَهَا بَوْرًا وَهُوَ أَنْ تَعْرِضَهَا عَلَى الْفَحْلِ تَنْظُرُ أَلَاقِحٌ أَمْ لَا Yaʹnî nâkayı erkek deveye ʹarz etsen yüklü müdür değil midir bilinmek için. Ve yüklü olduğunun ʹalâmeti budur ki erkek nâkayı istişmâm ettikte tebevvül eder. Ve بَارَ الْفَحْلُ النَّاقَةَ dahi derler kaçan ki fahl nâkanın yüklü olduğın ve olmadığın bilmek için istişmâm etse; ve minhu kavluhum: بُرْ لِي مَا عِنْدَ فُلَانٍ Yaʹnî “Benim için tecribe kıl filânın gönlünde ne vardır.” Ve

بَوْرٌ [bevr] Şol yere derler ki zirâʹat olunmamış ola. Ve fi’l-hadîsi: “إِنَّ لَنَا الضَّاحِيَةَ مِنَ الْبَعْلِ وَالْبَوْرِ وَالْمَعَامِي وَالْأَغْفَالِ” [ Ve] ضَاحِيَةٌ [ḋâḩiyet] ḋâd-ı muʹceme ve ḩâ-i mühmele ile şol yere derler ki onu gün döğe. Ve بَعْلٌ [baʹl] feth-i bâ’yla ve ʹayn-ı mühmelenin sükûnuyla şol yere derler ki ona yağmur erişmeye. Ve مَعَامِي [meʹâmî] feth-i mîm’le ve ʹayn-ı mühmele ile şol yere derler ki onda eser-i ʹimâret olmaya. Ve أَغْفَالٌ [aġfâl] hemzenin fethiyle ve ġayn-ı muʹcemenin sükûnuyla ve fâ’yla arz-ı mevât ki ihyâ olunmamış ola.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı