حِشْمٌ [Ḩişm] (ḩâ’nın kesriyle) ve
حَيْشَمٌ [Ḩayşem] (حَيْدَرٌ [ḩayder] vezninde) Esâmî-i ricâldendir.
اَلْحَشَمُ [el-ḩaşem] (fethateynle) Darılmak maʹnâsınadır; yukâlu: حَشِمَ الرَّجُلُ حَشَمًا مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ إِذَا أَغْضَبَ Ve
حَشَمٌ [ḩaşem] أَحْشَامٌ [aḩşâm] lafzından müfred olur, حَشْمَةٌ [ḩaşmet] maʹnâsına, ke-mâ se-yuzkeru. Ve bir adamın matlûbu olan şey΄e denir; yukâlu: هُوَ حَشَمُهُ أَيْ طَلِبَتُهُ
حَشَمٌ [ḩaşem] (fethateynle) Bir kimsenin hademine ve tevâbiʹine derler ki ondan ötürü gazaba gelir olalar. Ve Naḋr eyitti: حَشَمَتِ الدَّوَابُّ derler, صَلَحَتْ maʹnâsına, yaʹnî kaçan davar semirip yarasa حَشَمَتِ الدَّوَابُّ derler. Ve baʹzı nüshada صَلَحَتْ bedeline صَايَحَتْ vâkiʹ olmuştur, hattâ sâhib-i Ṡurâḩحَشَمَتْ kelimesin صَايَحَتْ ile tefsîr etmiştir, lâkin asahh evvelkidir, zîrâ Ḵâmûs’ta حَشَمَتِ الدَّابَّةُ فِي أَوَّلِ الرَّبِيعِ أَصَابَتْ مِنْهُ شَيْئًا فَسَمِنَتْ وَصَلَحَتْ demiştir.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı