اَلتَّرِحُ [et-teriḩ] (كَتِفٌ [ketif] vezninde) Kalîlü’l-hayr olan kimseye ıtlâk olunur, sâ΄ili mahzûn eylediği için. Burada kıllet-i ʹademden kinâyedir; yukâlu: هُوَ تَرِحٌ أَيْ قَلِيلُ الْخَيْرِ
اَلتَّرَحُ [et-teraḩ] فَرَحٌ [feraḩ] vezninde ve zıddıdır ki gam ve hemm maʹnâsınadır, ism ve masdar olur; yukâlu: مَا الدُّنْيَا إِلاَّ فَرَحٌ وَتَرَحٌ أَيْ هَمٌّ ve yukâlu: تَرِحَ بِهِ تَرَحًا مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ إِذَا غَمَّ بِهِ وَحَزِنَ Ve yüksek yerden aşağıya inmek maʹnâsınadır; tekûlu: مَا زِلْنَا اللَّيْلَةَ فِي تَرَحٍ أَيْ هُبُوطٍ Ve fakr ve ihtiyâc maʹnâsınadır; yukâlu: بِهِ تَرَحٌ أَيْ فَقْرٌ
اَلتَّرَحُ [et-teraḩ] (fethateynle) فَرَحٌ [feraḩ]ın zıddıdır ki gussa demek olur.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı