اَلْمَأْكَلُ [el-me΄kel] (mîm’in fethi ve hemzenin sükûnuyla) Bi-maʹnâhu; tekûlu: أَكَلْتُ الطَّعَامَ أَكْلًا وَمَأْكَلًا Ve
أَكْلٌ [ekl] Âteş odun yakmağa dahi derler; yukâlu: أَكَلَتِ النَّارُ الْحَطَبَ
اَلْأُكُلُ [el-ukul] (zammeteynle) Hurmâ ağacının ve sâ΄ir ağacın meyvesine derler. Ve her nesne ki mutlakan ekl oluna ona أُكُلٌ [ukul] derler; ve minhu kavluhu taʹâlâ: ﴿أُكُلُهَا دَائِمٌ﴾ (الرعد، 35) Ve yukâlu li’l-meyyiti: إِنْقَطَعَ أُكُلُهُ Ve
أُكُلٌ [ukul] Bezin yâhûd ona şebîh olan nesnenin içine dâhil olan nesneye dahi derler; yukâlu: ثَوْبٌ ذُو أُكُلٍ إِذَا كَانَ كَثِيرَ الْغَزْلِ صَفِيقًا وَقِرْطَاسٌ ذُو أُكُلٍ Ve
أُكُلٌ [ukul] ʹAkla dahi derler; yukâlu: رَجُلٌ ذُو أُكُلٍ إِذَا كَانَ ذَا عَقْلٍ وَرَأْيٍ Ve bu Ebû Naṡr rivâyetidir ki Aṡmaʹî’nin musâhibidir.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı