el-aḩd ~ اَلْأَحْدُ

Kamus-ı Muhit - الأحد maddesi

اَلْأَحْدُ [el-aḩd] (hemzenin fethi ve ḩâ’nın sükûnuyla) ʹAhd ve peymân eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: أَحِدَ الرَّجُلُ أَحْدًا مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ إِذَا عَهِدَ

اَلْأَحَدُ [el-eḩad] (hemzenin ve ḩâ-yı mühmelenin fethiyle) وَاحِدٌ [vâḩid] maʹnâsınadır ki evvel-i ʹaded-i hisâbdır, Fârisîde yek ve Türkîde bir taʹbîr olunur; yukâlu: أَحَدٌ وَإِثْنَانِ وَأَحَدَ عَشَرَ وَإِحْدَى عَشْرَةَ Ve

يَوْمُالْأَحَدِ [yevmu’l-eḩad] ki hafta günlerdendir, birinci gündür; halk-ı semâvât u arazîne bed΄-i ilâhî vâkiʹ olduğu gündür ki birinci gün demektir, baʹdehu onda ʹalem olmuştur. Ve يَوْمٌ [yevm]in izâfeti izâfetu’l-âmm ile’l-hâss kabîlindendir.

Vankulu Lugatı - الأحد maddesi

اَلْأَحَدُ [el-eḩad] (fethateynle) وَاحِدٌ [vâḩid] maʹnâsınadır ki evvel-i ʹadeddir; tekûlu: أَحَدٌ وَاثْنَاِن وَأَحَدَ عَشَرَ وَإِحْدَى عَشْرَةَ Ve ammâ kavluhu taʹâlâ: ﴿قُلْ هُوَ اللهُ أَحَدٌ﴾ (الإخلاص 1) فَهُوَ بَدَلٌ مِنَ “الله” لِأَنَّ النَّكَرَةَ قَدْ تُبْدَلُ مِنَ الْمَعْرِفَةِ كَقَوْلِهِ ﴿بِالنَّاصِيَةِ نَاصِيَةٍ﴾ (العلق 15-16) Zâhiren Cevherî’nin bu kelâmı lafz-ı هُوَ [huve] zamîr-i şân olmadığına binâ΄endir ki zamîr-i şân oldukta أَحَدٌ haber olur, te΄vîle ihtiyâc olmaz. Ve Kisâ΄î eyitti: Kaçan ki ʹadede elif lâm dâhil olsa, cemîʹisinde dâhil olur; tekûlu: مَا فَعَلَتِ الْأَحَدَ عَشَرَ الْأَلْفَ الدِّرْهَمَ Ve Baṡriyyûn eyitti: Elif lâm cüz-i evvele dâhil olur; fe-tekûlu: مَا فَعَلَتِ الْأَحَدَ عَشَرَ أَلْفَ دِرْهَمٍ Pes أَحَدٌ [eḩad] ismdir, muhâtab olmağa sâlih olan kimseye ıtlâk olunur. Bunda vâhid ve cemʹ ve müzekker ve mü΄ennes berâber olur; ve minhu kavluhum: مَا فِي الدَّارِ أَحَدٌ Ve kâlallâhu taʹâlâ: ﴿لَسْتُنَّ كَأَحَدٍ مِنَ النِّسَاءِ﴾ (الأحزاب 32) وَقَالَ ﴿فَمَا مِنْكُمْ مِنْ أَحَدٍ عَنْهُ حَاجِزِينَ﴾ (الحاقة 47) هَذَا مَا قَالَهُ الْجَوْهَرِيُّ وَفِيهِ أَنَّ مَعْنَى الْجَمْعِ فِي هَذِهِ الْأَمْثِلَةِ مِنْ وُقُوعِ النَّكِرَةِ فِي سِيَاقِ النَّفْيِ لَا مِنْ وَضْعِ لَفْظِ وَاحِدٍ وَالْكَلَامُ فِيهِ

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı