el-uruḋ ~ اَلْأُرُضُ

Kamus-ı Muhit - الأرض maddesi

اَلْأَرَضُّ [el-araḋḋ] (hemzenin ve râ’nın fethiyle) Yerinden ayrılmayan tenbele denir; yukâlu: رَجُلٌ أَرَضُّ أَيْ قَاعِدٌ لاَ يَبْرَحُ

اَلْأَرْضُ [el-arḋ] (hemzenin fethi ve râ’nın sükûnuyla) Yere denir, zemîn maʹnâsına. Mü΄ennes ve ism-i cinstir, ʹalâ-kavlin cemʹdir, müfredi mesmûʹ değildir. Gerçi hakkı أَرْضَةٌ [arḋat] demektir, lâkin gayr-i mesmûʹdur. Cemʹi أَرْضَاتٌ [arḋât] gelir hemzenin fethi ve râ’nın sükûnuyla ve أُرُوضٌ [urûḋ] gelir hemzenin zammıyla ve أَرَضُونَ [araḋûn] gelir fethateynle ve آرَاضٌ [ârâḋ] gelir, أَهْلٌ [ehl] ve آهَالٌ [âhâl] gibi ve أَرَاضِي [arâḋî] gelir gayr-i kıyâs üzere, gûyâ ki آرَاضٌ [ârâḋ] cemʹidir. Ve

أَرْضٌ [arḋ] Davar kısmının ayaklarının aşağısına ıtlâk olunur. Ve her alçak ve aşağı nesneye ıtlâk olunur. Ve zükâm ʹilletine denir; yukâlu: أَخَذَهُ الْأَرْضُ أَيِ الزُّكَامُ Ve silkinmeğe ve sarsılmağa denir, نُفْضَةٌ [nufḋat] maʹnâsına. Ve titremeğe denir. Kâle’ş-şârih وَمِنْهُ قَوْلُ ابْنِ عَبَّاسٍ رَضِيَ اللهُ عَنْهُمَا ḣأَزُلْزِلَتِ الْأَرْضُ أَمْ بِي أَرْضٌḢ أَيْ نُفْضَةٌ وَرِعْدَةٌ Ve ʹArablar kadh ve zemm ve düşnâm mevkiʹinde لاَ أَرْضَ لَكَ derler, لَا أُمَّ لَكَ dedikleri gibi.

Vankulu Lugatı - الأرض maddesi

اَلْأُرُضُ [el-uruḋ] (zammeteynle) أَرْضٌ [erḋ]ın kezâlik cemʹi. Ve Ebu’l-Ḣaṯṯâb eyitti: اَلْآرَاضُ [el-ârâḋ] dahi أَرْضٌ [erḋ]ın cemʹi gelir hemzenin fethi ve meddiyle, أَهْلٌ [ehl]in cemʹi آهَالٌ [âhâl] geldiği gibi.

اَلْأَرْضُ [el-erḋ] (hemzenin fethi ve râ’nın sükûnuyla) Yer, zemîn maʹnâsına, mü΄ennes-i semâʹîdir, ism-i cinstir, vâhidinin hakkı أَرْضَةٌ demek idi velâkin demediler.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı