اَلشُّجْعَةُ [eş-şucʹat] (şîn’in zammı ve fethi ve cîm’in sükûnuyla) Yüreksiz, ʹâciz ve zebûn ve nahîf adama denir; yukâlu: رَجُلٌ شُجْعَةٌ أَيِ الْعَاجِزُ الضَّاوِي لاَ فُؤَادَ لَهُ
اَلشَّجِعَةُ [eş-şeciʹat] (فَرِحَةٌ [feriḩat] vezninde) ve
اَلشَّجِيعَةُ [eş-şecîʹat] (سَفِينَةٌ [sefînet] vezninde) Şol karıya denir ki lisânında ve kelâmında dilîr ve cesâretli ola.
اَلشَّجْعَةُ [eş-şecʹat] (تَمْرَةٌ [temret] vezninde) ve
اَلشَّجْعُ [eş-şecʹ] (تَمْرٌ [temr] vezninde) Şol deve yavrusuna denir ki anası onu deli ve çalık gibi vazʹ eylemiş ola ki murâd halkî çalık olandır.
اَلشَّجَاعُ [eş-şecâʹ] (سَحَابٌ [seḩâb] vezninde) ve
اَلشِّجَاعُ [eş-şicâʹ] (كِتَابٌ [kitâb] vezninde) ve
اَلشُّجَاعُ [eş-şucâʹ] (غُرَابٌ [ġurâb] vezninde) ve
اَلشَّجِيعُ [eş-şecîʹ] (أَمِيرٌ [emîr] vezninde) ve
اَلشَّجِعُ [eş-şeciʹ] (كَتِفٌ [ketif] vezninde) ve
اَلشِّجَعَةُ [eş-şiceʹat] (عِنَبَةٌ [ʹinebet] vezninde) ve
اَلْأَشْجَعُ [el-eşcaʹ] (أَحْمَدُ [aḩmed] vezninde) Be΄s ve şiddet hengâmında şedîdü’l-kalb olan adama denir ki bahâdır taʹbîr olunur. Cemʹleri شُجْعَةٌ [şucʹat] gelir şîn’in harekât-ı selâsıyla ve cîm’in sükûnuyla ve شَجَعَةٌ [şeceʹat] gelir fetehâtla ve شِجَاعٌ [şicâʹ] gelir, رِجَالٌ [ricâl] vezninde ve شُجْعَانٌ [şucʹân] gelir şîn’in zammı ve kesriyle ve شُجَعَاءُ [şuceʹâ΄] gelir, كُرَمَاءُ [kuremâ΄] vezninde. Mü΄ennesi شَجَاعَةٌ [şecâʹat]tır şîn’in harekât-ı selâsıyla ve شَجِعَةٌ [şeciʹat]tır فَرِحَةٌ [feriḩat] vezninde ve شَجِيعَةٌ [şecîʹat]tır, شَرِيفَةٌ [şerîfet] vezninde ve شَجْعَاءُ [şecʹâ΄]dır, حَمْرَاءُ [ḩamrâ΄] vezninde. Bunun cemʹi شَجَائِعُ [şecâ΄iʹ] ve شِجَاعٌ [şicâʹ] gelir şîn’in kesriyle ve شُجُعٌ [şucuʹ] gelir zammeteynle. Baʹzılar ʹindinde işbu شَجَاعَةٌ [şecâʹat] mâddesi ricâl kısmına mahsûstur. Ve
شُجَاعٌ [şucâʹ] (غُرَابٌ [ġurâb] vezninde ve كِتَابٌ [kitâb] vezninde) Yılana ıtlâk olunur, ʹalâ-kavlin erkeğine yâhûd bir gûne hilkati küçük yılana denir; cemʹi شِجْعَانٌ [şicʹân]dır şîn’in kesriyle; yukâlu: نَفَثَهُ الشُّجَاعُ وَالشِّجَاعُ أَيِ الْحَيَّةُ أَوِ الذَّكَرُ مِنْهَا أَوْ ضَرْبٌ مِنْهَا الصَّغِيرُ Ve
شُجَاعٌ [şucâʹ] صَفَرٌ [ṡafer] maʹnâsınadır ki ʹinde zuʹmi’l-aʹrâb bir yılandır, insânın karnında peydâ olur, insân pek acıktıkta karnını tırmalar; tekûlu: أَرُدُّ بِهِ شُجَاعَ الْجُوعِ أَيِ الصَّفَرَ Ve
شُجَاعٌ [Şucâʹ] Esmâdandır: Şucâʹ b. Vehb ashâbdandır.
اَلشَّجَعَةُ [eş-şeceʹat] (fethateynle) Kezâlik cemʹidir, gayrılar rivâyeti üzere.
اَلشِّجْعَةُ [eş-şicʹat] (şîn’in kesri ve cîm’in sükûnuyla) Cemʹi.
اَلشَّجِعَةُ [eş-şeciʹat] (şîn’in fethi ve cîm’in kesriyle) Mü΄ennesi; yukâlu: نَاقَةٌ شَجِعَةٌ
اَلشَّجْعَةُ [eş-şecʹat] (şîn’in fethi ve cîm’in sükûnuyla) Kezâlik cemʹidir, Ebû ʹUbeyde rivâyeti üzere.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı