eṡ-ṡirâ ~ اَلصِّرَى

Kamus-ı Muhit - الصرى maddesi

اَلصَّرَى [eṡ-ṡarâ] (عَلَى [ʹalâ] vezninde ve إِلَى [ilâ] vezninde) Bir yerde çoktan irkilip kalmış suya denir; yukâlu: مَاءٌ صَرًى وَصِرًى إِذَا طَالَ مَكْثُهُ

اَلصِّرِيُّ [eṡ-ṡiriyy] (kesreteynle) ve

اَلْأَصِرِّيُّ [el-eṡirriyy] (hemze-i meftûha ile) ve

اَلصِّرَّى [eṡ-ṡirrâ] (ṡâd’ın kesri ve râ’nın fethiyle) ve

اَلْأَصِرَّى [el-eṡirrâ] (hemze ziyâdesiyle) ve

اَلصُّرِّيُّ [eṡ-ṡurriyy] (ṡâd’ın zammı ve râ’nın kesriyle) ve

اَلصُّرَّى [eṡ-ṡurrâ] (ṡâd’ın zammı ve râ’nın fethiyle) ʹAzîmet ve cidd ve hakîkat maʹnâsınadır; tekûlu: هُوَ مِنِّي صِرِّيٌّ وَأَصِرِّيٌّ وَصِرَّى وَأَصِرَّى وَصُرِّيٌّ وَصُرَّى أَيْ عَزِيمَةٌ وَجِدٌّ

Vankulu Lugatı - الصرى maddesi

اَلصِّرَى [eṡ-ṡirâ] (ṡâd’ın kesri ve elifin kasrıyla) Bi-maʹnâhu. Ve Ebû ʹAmr eyitti: صِرَى [ṡirâ] şol sudur ki onun bir yerde çok eğlenmesi ile tegayyür gelmiş ola; yukâlu: صَرِيَ الْمَاءُ مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ

اَلصَّرَى [eṡ-ṡarâ] (ṡâd’ın fethi ve elifin kasrıyla) Şol sudur ki müddet-i medîde ile bir yerde karar etmiş ola.

اَلصِّرَّى [eṡ-ṡirrâ] (ṡâd’ın kesri ve râ’nın teşdîdi ve elifin kasrıyla شِعْرَى [şiʹrâ] gibi) Bir nesneye cidd edip ʹazîmet etmek ki bu أَصْرَرْتُ عَلَى الشَّيْءِ dedikleri kavllerinden me΄hûzdur. Ebû Semmâk-i Esedî’den rivâyet olunmuştur ki nâkasın yavı kıldıkta eyitti: Yâ ilâhî, eger bana nâkamı vermezsen sana ʹibâdet etmezem!” Çünkü nâkasın yuların bir çalıya sarılmış buldu, eyitti عَلِمَ رَبِّي أَنَّهَا مِنِّي صِرَّى Yaʹnî “Yemîn-i sâbıkı derûndan söylediğim bildi, ona binâ΄en nâkamı verdi.” Ve Yaʹḵûb rivâyetinde أَصِرِّي hemzenin fethi ve ṡâd’ın ve râ’nın kesri ve أَصِرَّى [eṡirrâ] ṡâd’ın kesri ve râ’nın fethi ve teşdîdiyle ve صِرِّي [ṡirrî] ṡâd’ın ve râ’nın kesri ve صِرَّى [ṡirrâ] ṡâd’ın ve râ’nın fethiyle vâkiʹ olmuştur, ihtilâf üzere.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı