eṡ-ṡull ~ اَلصُّلُّ

Kamus-ı Muhit - الصل maddesi

اَلصُّلُّ [eṡ-ṡull] (ṡâd’ın zammıyla) Kokmuş ete ve sâ΄ir nesneye denir.

اَلصَّلُّ [eṡ-ṡall] (ṡâd’ın fethiyle) Bu dahi müteferrik yağan azca yağmura denir. Ve

صَلٌّ [ṡall] Masdar olur, meşrûbu süzüp durultmak maʹnâsınadır; yukâlu: صَلَّ الشَّرَابَ صَلًّا إِذَا صَفَّاهُ Ve toprakla karışık galleye su dökmekle topraktan başkaca ayırmak maʹnâsınadır; tekûlu: صَلَلْنَا الْحَبَّ الْمُخْتَلِطَ بِالتُّرَابِ أَيْ صَبَبْنَا فِيهِ مَاءً فَعَزَلْنَا كُلًّا عَلَى حِيَالِهِ Ve dâhiye isâbet eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: صَلَّتْهُمُ الصَّالَّةُ إِذَا أَصَابَتْهُمُ الدَّاهِيَةُ

اَلصِّلُّ [eṡ-ṡill] (ṡâd’ın kesriyle) Yılana denir, حَيَّةٌ [ḩayyet] maʹnâsına yâhûd ince ve sarı nevʹine denir ki pek şedîd olur, şârihin beyânına göre aslâ ona efsûn te΄sîr eylemez imiş; yukâlu: لَدَغَتْهُ الصِّلُّ أَيِ الْحَيَّةُ أَوْ هِيَ الدَّقِيقَةُ الصَّفْرَاءُ Ve âfet ve dâhiyeye ıtlâk olunur; cemʹi أَصْلَالٌ [aṡlâl]dır; ve minhu yukâlu: إِنَّهُ لَصِلُّ أَصْلَالٍ أَيْ دَاهٍ مُنْكَرٌ فِي الْخُصُومَةِ وَغَيْرِهَا Ve misl ve nazîr maʹnâsınadır. Ve kırn ve hemtâ maʹnâsınadır; yukâlu: هَذَا صِلُّ هَذَا أَيْ قِرْنُهُ Ve bir şecer adıdır. Ve kesici kılıca denir; cemʹleri أَصْلَالٌ [aṡlâl]dır.

Vankulu Lugatı - الصل maddesi

اَلصَّلُّ [eṡ-ṡall] (ṡâd’ın fethi ve lâm’ın teşdîdiyle) Ediğe deri dikmek; yukâlu: صَلَلْتُ الْخُفَّ إِذَا جَعَلْتَ لَهُ الصَّلَّةَ

اَلصِّلُّ [eṡ-ṡill] (ṡâd’ın kesriyle) Şol yılandır ki ona efsûn kâr etmez; yukâlu: إِنَّهَا لَصِلُّ صَفًا إِذَا كَانَتْ مُنْكَرَةً مِثْلَ الْأَفْعَى Ve صَفَا [ṡafâ] kayaya derler. Ve kaçan bir kimse ziyâde zîrek olsa إِنَّهُ لَصِلُّ أَصْلَالٍ derler, yaʹnî hayyâttan bir hayyedir derler, yaʹnî o kimse âfet-i rüzgâr olmada hayyeye teşbîh olunmakla. Ve

صِلٌّ [ṡill] Bir cins ota dahi derler.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı