اَلْعَثَنُ [el-ʹašamp;en] (fethateynle) Küçük puta denir صَنَمٌ [ṡanem]-i sagîr maʹnâsına; cemʹi أَعْثَانٌ [aʹšamp;ân]dır. Ve tütüne denir; yukâlu: بِالنَّارِ عَثَنٌ أَيْ دُخَانٌ
اَلْعَثِنُ [el-ʹašamp;in] (كَتِفٌ [ketif] vezninde) Tütün çalmakla taʹmı bozulmuş taʹâma denir; yukâlu: طَعَامٌ عَثِنٌ أَيْ فَاسِدٌ لِدُخَانٍ خَالَطَهُ
اَلْعِثْنُ [el-ʹišamp;n] (ʹayn’ın kesri ve šamp;â-yı müsellesenin sükûnuyla) Bir nevʹ yaprak ismidir, tâze iken mevâşî kısmı raʹy ederler. Ve devâbb ve mevâşîye gereği gibi takayyüd ve tîmâr ile ıslâh eden adama denir; yukâlu: هُوَ عِثْنُ مَالٍ أَيْ مُصْلِحُهُ وَسَائِسُهُ Ve koyun yününe denir, عِهْنٌ [ʹihn] maʹnâsına.
اَلْعَثْنُ [el-ʹašamp;n] (ʹayn’ın fethiyle) ve
اَلْعُثَانُ [el-ʹušamp;ân] ve
اَلْعُثُونُ [el-ʹušamp;ûn] (ʹayn’ların zammıyla) Âteşin tütünü tütmek maʹnâsınadır; yukâlu: عَثَنَتِ النَّارُ عَثْنًا وَعُثَانًا وَعُثُونًا مِنَ الْبَابِ الْأَوَّلِ إِذَا دَخَّنَتْ Ve dağın tepesine doğru ağmak maʹnâsına müstaʹmeldir; yukâlu: عَثَنَ فِي الْجَبَلِ إِذَا صَعَّدَ
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı