اَلْغَرَقُ [el-ġaraḵ] (fethateynle) Suya boğulmak maʹnâsınadır; yukâlu: غَرِقَ فِي الْمَاءِ غَرَقًا مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ إِذَا رَسَبَ Ve bir içim süt içmek maʹnâsınadır; yukâlu: غَرِقَ الرَّجُلُ إِذَا شَرِبَ الْغُرْقَةَ Ve bir adamın ihtiyâcı kalmayıp müstagnî ve bî-niyâz olmak maʹnâsına müstaʹmeldir; yukâlu: غَرِقَ فُلاَنٌ إِذَا اسْتَغْنَى
اَلْغَرِقُ [el-ġariḵ] (كَتِفٌ [ketif] vezninde) ve
اَلْغَارِقُ [el-gâriḵ] (نَاصِرٌ [nâṡir] vezninde) ve
اَلْغَرِيقُ [el-ġarîḵ] (أَمِيرٌ [emîr] vezninde) Suya gark olmuş adama denir. غَرِيقٌ [ġarîḵ]in cemʹi غَرْقَى [ġarḵâ] gelir, مَرِيضٌ [marîḋ] ve مَرْضَى [marḋâ] gibi; bâb-ı râbiʹden dahi ism-i fâʹil نَاصِرٌ [nâṡir] vezninde gelmek muttaridedir, عَالِمٌ [ʹâlim] ve عَاشِقٌ [ʹâşiḵ] ve نَاعِمٌ [nâʹim] gibi.
اَلْغُرَقُ [el-ġuraḵ] (ġayn’ın zammı ve râ’nın fethiyle) Cemʹi. Ebû ʹUbeyd’in Muṡannef’te zikr ettiği üzere.
اَلْغَرَقُ [el-ġaraḵ] (fethateynle) Gark olmak; yukâlu: غَرِقَ فِي الْمَاءِ غَرَقًا مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ
اَلْغَرِقُ [el-ġariḵ] (ġayn’ın fethi ve râ’nın kesriyle) Gark olan kimse.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı