el-ḵûb ~ اَلْقُوبُ

Kamus-ı Muhit - القوب maddesi

اَلْقُوبُ [el-ḵûb] (ḵâf’ın zammıyla) Kuşun yumurtadan çıkan yavrusuna denir, فَرْخٌ [ferḣ] gibi. Cemʹi أَقْوَابٌ [aḵvâb] gelir.

اَلْقَوْبُ [el-ḵavb] (صَوْبٌ [ṡavb] vezninde) Yeri kazmak maʹnâsınadır. Şârihin beyânına göre değirmice kazmağa mahsûstur; yukâlu: قَابَ اْلأَرْضَ يَقُوبُ قَوْبًا إِذَا حَفَرَ Ve kuş yavru çıkarmak için yumurtasını yarmak maʹnâsınadır; yukâlu: قَابَ الطَّائِرُ بَيْضَتَهُ إِذَا فَلَقَهَا Ve korkup kaçmak maʹnâsınadır; yukâlu. قَابَ الرَّجُلُ إِذَا هَرَبَ Ve yakın olmak maʹnâsına olmakla azdâddan olur; yukâlu: قَابَ إِلَيْهِ إِذَا قَرُبَهُ Mü΄ellif gerçi bunu azdâddan add eyledi, lâkin fi’l-hakîka beynlerinde şibh-i tezâd vardır.

اَلْقُوَبُ [el-ḵuveb] (صُرَدٌ [ṡurad] vezninde) Yumurta kabuklarına denir. قُوَبَةٌ [ḵuvebet] müfredidir.

Vankulu Lugatı - القوب maddesi

اَلْقَوْبُ [el-ḵavb] (ḵâf’ın fethi ve vâv’ın sükûnuyla) Yeri müdevver kazmak; yukâlu: قُبْتُ الْأَرْضَ أَقُوبُهَا إِذَا حَفَرْتَ فِيهَا حُفْرَةً مُقَوَّرَةً أَيْ مُدَوَّرَةً Ve

قَوْبٌ [ḵavb] Kuş yumurtasın yarmağa dahi derler; yukâlu: قَابَ الطَّائِرُ بَيْضَهُ أَيْ فَلَقَهُ

اَلْقُوَبُ [el-ḵuveb] (ḵâf’ın zammı ve vâv’ın fethiyle) قُوَبَاءُ [ḵuvebâ΄]nın cemʹidir. Ve gâh olur ki قُوَبَاءُ [ḵuvebâ΄]nın vâv’ın sâkin kılarlar vâv üzerine hareketi sakîl görüben. Ve vâv sâkin kılındıkta müzekker olup munsarıf olur. Ve bunda yâ harfi قِرْطَاسٌ [ḵirṯâs]a ilhâk için gelmiştir. Ve hemze yâ’dan münkalibdir. Ve İbn Sikkît eyitti: Kelâm-ı ʹArabda فُعْلَاءُ [fuʹlâ΄] vezni üzere ki mazmûmetü’l-fâ΄ sâkinetü’l-ʹayn olup elif-i memdûde ile ola, iki kelimeden gayrı gelmemiştir: biri خُشَّاءُ [ḣuşşâ΄]dır. Ve خُشَّاءُ [ḣuşşâ΄] ḣâ’nın zammı ve şîn’in teşdîdiyle kulak ardında olan yumruca kemiktir. Ve biri dahi قُوبَاءٌ [ḵûbâ΄]dır. İbn Sikkît eyitti: Bunların ikisinde dahi asl ʹayn’ın tahrîkidir ki خُشَّاءُ [ḣuşâ΄]da asl خُشَشَاءُ [ḣuşeşâ΄]dır. Ve قُوبَاءٌ [ḵûbâ΄] asl قُوَبَاءُ [ḵuvebâ΄]dır. Sâhib-i asl Cevherî eyitti: Benim katımda مُزَّاءُ [muzzâ΄] dahi mîm’in zammıyla ve zâ’nın teşdîdiyle خُشَّاءُ [ḣuşşâ΄] gibidir ki bu dahi aslında مُزَزَاءُ [muzezâ΄] idi, ʹayn’ın fethiyle ve مُزَّاءُ [muzzâ΄] eşribeden bir nevʹdir. Pes o kimse ki قُوَبَاءُ [ḵuvebâ] dedi vâv’ın hareketiyle, tasgîrinde قُوَيْبَاءُ [ḵuveybâ΄] dedi ve o kimse ki قُوبَاءٌ [ḵûbâ΄] dedi vâv’ın sükûnuyla, tasgîrinde قُوَيْبِيٌّ [ḵuveybiyy] dedi.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı