اَلْكَثَمُ [el-kešamp;em] (fethateynle) Şikâr sayyâdın tüleğine gelmeye denir; yukâlu: رَمَاهُ عَنْ كَثَمٍ أَيْ عَنْ كَثَبٍ
اَلْكَثْمُ [el-kešamp;m] (kâf’ın fethi ve šamp;â-yı müsellesenin sükûnuyla) Hıyâr makûlesi sertçe nesneyi ağızda ısırıp koparmak maʹnâsınadır; yukâlu: كَثَمَ الْخِيَارَ وَنَحْوَهُ كَثْمًا مِنَ الْبَابِ الْأَوَّلِ إِذَا أَدْخَلَهُ فِي فِيهِ فَكَسَرَهُ Ve tirkeş makûlesi nesneyi söküp bozmak maʹnâsınadır; yukâlu: كَثَمَ الْكِنَانَةَ إِذَا نَكَثَهَا Ve iz sürmek maʹnâsınadır; yukâlu: كَثَمَ الْأَثَرَ إِذَا اقْتَصَّهُ Ve bir adamı bir nesneden sarf ve tahvîl eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: كَثَمَهُ عَنِ الْأَمْرِ إِذَا صَرَفَهُ Ve biriktirmek maʹnâsınadır; yukâlu: كَثَمَ الشَّيْءَ إِذَا جَمَعَهُ Ve bir nesneye pek yakın varmak maʹnâsınadır; yukâlu: كَثِمَهُ كَثْمًا مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ إِذَا دَنَا مِنْهُ Ve oyalanıp gecikmek maʹnâsınadır; yukâlu: كَثَمَ الرَّجُلُ إِذَا أَبْطَأَ
اَلْكَثْمُ [el-kešamp;m] (kâf’ın fethi ve šamp;â’nın sükûnuyla) Bir kimseyi bir nesneden menʹ etmek; yukâlu: كَثَمَهُ عَنِ الْأَمْرِ إِذَا صَرَفَهُ عَنْهُ
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı