اَللَّذْعُ [el-ležʹ] (lâm’ın fethi ve žâl-ı muʹcemenin sükûnuyla) ʹAşk ve muhabbet yüreği yakıp acıtmak maʹnâsına müstaʹmeldir; yukâlu: لَذَعَ الْحُبُّ قَلْبَهُ لَذْعًا مِنَ الْبَابِ الثَّالِثِ إِذَا آلَمَهُ Ve bir nesneyi âteş çalıp göyündürmek maʹnâsınadır; yukâlu: لَذَعَتِ النَّارُ الشَّيْءَ إِذَا لَفَحَتْهُ Ve davarın gövdesine dağlağı demirinin ucuyla dürterek dâg basıp yakmak maʹnâsınadır; yukâlu: لَذَعَ الْبَعِيرَ لَذْعَةً أَوْ لَذْعَتَيْنِ إِذَا وَسَمَهُ بِطَرَفِ الْمِيسَمِ رَكْزَةً أَوْ رَكْزَتَيْنِ
اَللَّذْعْ [el-ležʹ] (lâm’ın fethi ve žâl-ı muʹcemenin sükûnuyla) Od yakmak; yukâlu: لَذَعَتْهُ النَّارُ لَذْعًا إِذَا أَحْرَقَتْهُ Ve dille yakıp acıtmağa dahi derler; yukâlu: لَذَعَهُ بِلِسَانِهِ إِذَا أَوْجَعَهُ بِكَلَامٍ
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı