اَلْمُجَدَّحُ [el-muceddaḩ] (مُعَظَّمٌ [muʹażżam] vezninde) Su katılmış nesneye denir; yukâlu: شَرَابٌ مُجَدَّحٌ أَيْ مُخَوَّضٌ
اَلْمِجْدَحُ [el-micdaḩ] (مِنْبَرٌ [minber] vezninde) سَوِيقٌ [sevîḵ] yaʹnî kavut dedikleri kavrulmuş buğdayı yâ unu ezip bulayıp karıştıracak küçük tokmağa denir. Ve
مِجْدَحٌ [Micdaḩ] Menâzil-i kamerden Deberân dedikleri menzile denir, ʹalâ-kavlin bir küçük yıldız ismidir ki Deberân ile Šüreyyâ miyânında olur. Ve bu maʹnâda mîm’in zammıyla da lügattir.
اَلْمُجْدَحُ [el-mucdaḩ] (mîm’in zammı ve dâl’ın fethiyle) Lügattır مِجْدَحٌ [micdaḩ]ta, Ebû ʹUbeyd rivâyeti üzere.
اَلْمُجَدَّحُ [el-mucaddaḩ] (mîm’in zammı ve cîm’in ve dâl’ın fethi ve teşdîdiyle) Karışmış nesne; yukâlu: شَرَابٌ مُجَدَّحٌ أَيْ مُخَوَّضٌ Ve تَخْوِيضٌ [taḣvîḋ] ḣâ-i muʹceme ve ḋâd-ı muʹceme ile karışmış maʹnâsınadır.
اَلْمِجْدَحُ [el-micdaḩ] (mîm’in kesriyle ve dâl’ın fethiyle) Şol âlettir ki sevîki onunla karıştırırlar. Ve o şol ağaçtır ki ucunun birkaç köşesi vardır. Ve
مِجْدَحٌ [Micdaḩ] Şol yıldızdır ki ona Deberân derler, zîrâ o sâ΄ir yıldızların sonunda doğar ve ona حَادِي نُجُومٍ dahi derler, zîrâ حَادِي [ḩâdî] deve süren kimseye derler. Deve süren mu΄ahhar olduğu için mu΄ahhar olan yıldıza dahi حَادِي النُّجُومِ dediler.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı