اَلْمِطْبَخُ [el-miṯbaḣ] (مِنْبَرٌ [minber] vezninde) İsm-i âlettir, tencereye denir.
اَلْمَطْبَخُ [el-maṯbaḣ] (مَقْعَدٌ [maḵʹad] vezninde) İsm-i mekândır, aşhâneye denir.
اَلْمُطَبِّخُ [el-muṯabbiḣ] (مُحَدِّثٌ [muḩaddišamp;] vezninde) Keler kısmının en evvelki yavrusuna denir. Şârih der ki evvel lafzı sehvdir, savâb olan sâlis olmaktır ki üçüncü yaşına giren veledi demek olur. İntehâ. Ve
مُطَبِّخٌ [muṯabbiḣ] Etine dolu genç delikanlıya denir.
اَلْمُطَّبَخُ [el-muṯṯabaḣ] (mîm’in zammı ve ṯâ’nın fethi ve teşdîdiyle) Mevziʹ-i tabh; yukâlu: هَذَا مُطَّبَخُ الْقَوْمِ وَمُشْتَوَاهُمْ Ve مُشْتَوَى [muştevâ] kebâb çevirecek yere derler.
اَلْمَطْبَخُ [el-maṯbaḣ] (mîm’in ve bâ’nın fethiyle) Pişecek mevziʹ.
اَلْمُطَبِّخُ [el-muṯabbiḣ] (mîm’in zammı ve bâ’nın kesri ve teşdîdiyle) Keler yavrusudur, وَلَدُ الضَّبِّ [veledu’ḋ-ḋabb] maʹnâsına ki حِسْلٌ [ḩisl] derler ḩâ-i mühmelenin kesriyle ve sîn-i mühmelenin sükûnuyla, ondan sonra غَيْدَاقٌ [ġaydâḵ] derler ġayn-ı muʹcemenin fethiyle, ondan sonra مُطَّبِخٌ [muṯṯabiḣ] derler mîm’in zammı ve bâ’nın kesri ve teşdîdiyle, ondan sonra خُضَرِمٌ [ḣuḋarim] derler ḣâ-i muʹcemenin zammı ve ḋâd’ın fethiyle ve râ’nın kesriyle, ondan sonra ضَبٌّ [ḋabb] derler.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı