اَلْمِهْرَبُ [el-mihreb] (مِنْبَرٌ [minber] vezninde) Ekinciler âlâtından şol ağaca denir ki çift sürdükleri vaktte beri öte tahrîk ederler. Bunu baʹzılar üvendire ile beyân eylediler.
اَلْهَرَّابُ [el-Herrâb] (شَدَّادٌ [şeddâd] vezninde) ve
اَلْمُهْرِبُ [el-Muhrib] (مُحْسِنٌ [muḩsin] vezninde) Esâmî-i ricâldendir.
اَلْهَرَبُ [el-hereb] (fethateynle) ve
اَلْمَهْرَبُ [el-mehreb] (مَطْلَبٌ [maṯlab] vezninde) ve
اَلْهَرَبَانُ [el-herebân] (fetehâtla) Kaçmak maʹnâsınadır. Şârihin beyânına göre ürküp yâhûd korkup kaçmaktır, firâr lâzım olsun ve gerek olmasın; yukâlu: هَرَبَ الرَّجُلُ هَرَبًا وَمَهْرَبًا وَهَرَبَانًا مِنَ الْبَابِ اْلأَوَّلِ إِذَا فَرَّ Ve ʹArablar kazığın nısfı yere geçip nâ-bedîd olsa هَرَبَ مِنَ الْوَتِدِ نِصْفُهُ derler, غَابَ maʹnâsına. Ve
هَرَبٌ [hereb] Pek kocayıp pîr-i fânî olmak maʹnâsına istiʹmâl olunur; yukâlu: هَرِبَ الرَّجُلُ هَرَبًا مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ إِذَا هَرِمَ
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı