bevâri ~ بَوَارِ

Kamus-ı Muhit - بوار maddesi

بَوَارِ [bevâri] (قَطَامِ [ḵaṯâmi] vezninde ki kesr üzere mebnîdir) Helâk ismidir; yukâlu: نَزَلَتْ بَوَارِ عَلَى النَّاسِ أَيِ الْهَلاَكُ

اَلْبَوْرُ [el-bevr] (bâ’nın fethi ve vâv’ın sükûnuyla) Zirâʹat için ıslâh ve iʹmâr olunmazdan mukaddem ʹalâ-hâlihâ olan yaʹnî sökülüp nadas olunmamış ve saban girmemiş arza denir ki arz-ı meyyite olacaktır. ʹAlâ-kavlin şol nadas olmuş tarlaya denir ki gelecek sene zirâʹat olunmak için dinlendirip bu sene nesne zerʹ olunmamış ola, zîrâ beher sene zerʹ olunsa yorulmakla hâsılâtı zaʹîf ve kalîl olur. Bizim diyârlarda bâ’nın zammıyla por taʹbîr ve maʹnâ-yı evveli irâde ederler. Ve

بَوْرٌ [bevr] Masdar olur, bir nesnenin künhüne vâkıf olmak için yoklamak ve sınamak maʹnâsınadır; yukâlu: بَارَ فُلاَنًا يَبُورُهُ بَوْرًا إِذَا اخْتَبَرَهُ Ve

بَوْرٌ [bevr] ve

بَوَارٌ [bevâr] (تَبَارٌ [tebâr] vezninde) Helâk olmak maʹnâsınadır; yukâlu: بَارَ الرَّجُلُ بَوْرًا وَبَوَارًا إِذَا هَلَكَ Ve pazar kesâda varmak maʹnâsınadır; yukâlu: بَارَتِ السُّوقُ إِذَا كَسَدَتْ Ve

بَوْرٌ [bevr] بَائِرٌ [bâ΄ir]in cemʹi olur, hâlik ve hâ΄ir maʹnâlarına, صَحْبٌ [ṡaḩb] ve صَاحِبٌ [ṡâḩib] gibi. Ve

بَوْرٌ [bevr] Kezâlik masdar olur, nâkayı gebe midir değil midir bilmek için buğura ʹarz eylemek maʹnâsına. Zîrâ eğer gebe ise kendisini buğur istişmâm eyledikte vechine tebevvül eder; yukâlu: بَارَ النَّاقَةَ بَوْرًا إِذَا عَرَضَهَا عَلَى الْفَحْلِ لِيَنْظُرَ أَلاَقِحٌ أَمْ لاَ Ve bir nesne heder ve bâtıl olmak maʹnâsınadır; yukâlu: بَارَ عَمَلُهُ إِذَا بَطَلَ ve minhu kavluhu taʹâlâ: ﴿وَمَكْرُ اُولَئِكَ هُوَ يَبُورُ﴾ Ve

بَوْرٌ [bevr] Gebe olduğunu bilmek için buğur nâkayı istişmâm eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: بَارَ الْفَحْلُ النَّاقَةَ إِذَا تَشَمَّمَهَا لِيَعْرِفَ لِقَاحَهَا مِنْ حِيَالِهَا

Vankulu Lugatı - بوار maddesi

اَلْبَوَارُ [el-bevâr] (bâ’nın fethiyle) Helâk olmak; yukâlu: بَارَ فُلَانٌمِنَ الْبَابِ الْأَوَّلِ أَيْ هَلَكَ Ve

بَوَارٌ [bevâr] Kesâda dahi derler; yukâlu: بَارَ الْمَتَاعُ إِذَا كَسَدَ ve yukâlu: نَعُوذُ بِاللهِ مِنْ بَوَارِ الْأَيِّمِ Ve أَيِّمٌ [eyyim] dul ʹavrete derler. Ve

بَوَارٌ [bevâr] ʹAmel-i fâsid olmağa da derler; yukâlu: بَارَ عَمَلُهُ أَيْ بَطَلَ ve minhu kavluhu taʹâlâ: ﴿وَمَكْرُ أُولَئِكَ هُوَ يَبُورُ﴾ (فاطر 10)

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı