جَلَّالٌ [Cellâl] (شَدَّادٌ [şeddâd] vezninde) Necd ülkesinden Mekke’ye gelecek yolun ismidir.
اَلْجَلَالَةُ [el-celâlet] ve
اَلْجَلَالُ [el-celâl] (cîm’lerin fethiyle) Bir adam yaşlı ve muʹammer olmak maʹnâsınadır; yukâlu: جَلَّ فُلَانٌ جَلَالَةً وَجَلَالًا مِنَ الْبَابِ الثَّانِي إِذَا أَسَنَّ وَاحْتَنَكَ Mü΄ellifin وَاحْتَنَكَ kavli tefsîr erkânından değildir, tetmîm kabîlindendir. Ve
جَلَالٌ [celâl] Ulu ve büzürg olmak maʹnâsınadır; yukâlu: جَلَّ جَلَالًا إِذَا عَظُمَ
اَلْجُلَالُ [el-culâl] (غُرَابٌ [ġurâb] vezninde) ve
اَلْجُلَّالُ [el-cullâl] (رُمَّانٌ [rummân] vezninde) Bunlar da celîl ve ʹazîm maʹnâsına vasflardır; yukâlu: شَيْءٌ جُلَالٌ وَجُلَّالٌ أَيْ جَلِيلٌ Ve
جُلَالٌ [culâl] Her nesnenin muʹzamına ve vefretine denir, meselâ: جُلَالُ الْبَحْرِ [culâlu’l-baḩr] denizin engin yerine denir.
اَلْجَلَالُ [el-celâl] (cîm’in fethiyle) ʹAzamet maʹnâsınadır; fe-kavluhum: جَلَالُ اللهِ بِمَعْنَى عَظَمَةُ اللهِ Ve
جَلَالٌ [celâl] أَجْل [ecl] maʹnâsına da gelir; ve minhu kavluhum: فَعَلْتُهُ مِنْ جَلَالِكَ أَيْ مِنْ أَجْلِكَ
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı