شَرَاءٌ [şerâ΄] Nâhiye maʹnâsınadır; cemʹi أَشْرَاءٌ [eşrâ΄] gelir.
شَرَاءِ [Şerâ΄i] (قَطَامِ [ḵaṯâmi] vezninde) Bir mevziʹ adıdır.
اَلشِّرَاءُ [eş-şirâ΄] (şîn’in kesri ve elifin meddiyle ve kasrıyla) Bir nesneyi satın almak maʹnâsınadır; yukâlu: شَرَاهُ يَشْرِيهِ شِرَاءً وَشِرًى إِذَا مَلَكَهُ بِالْبَيْعِ Ve satmak maʹnâsına olmakla zıdd olur; yukâlu: شَرَاهُ إِذَا بَاعَهُ Ve bir nesneyi sermek maʹnâsınadır; yukâlu: شَرَى اللَّحْمَ وَالثَّوْبَ وَالْأَقِطَ إِذَا شَرَّرَهَا Ve bir kimseyi hezl ve suḣriyyet eylemek, ʹalâ-kavlin horlayıp tezlîl ve irgâm eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: شَرَى فُلَانًا إِذَا سَخِرَ بِهِ أَوْ أَرْغَمَهُ Ve
شِرَاءُ نَفْسٍ [şirâ΄u nefs] ʹAskerin önüne geçip onların tarafından mukâtele eylemek yâhûd kavmi tarafından sultâna yâhûd vâlîye varıp onların umûr ve maslahatlarını ʹarz ve tanzîm eylemekten ʹibârettir; yukâlu: شَرَى بِنَفْسِهِ عَنِ الْقَوْمِ إِذَا تَقَدَّمَ بَيْنَ أَيْدِيهِمْ فَقَاتَلَ عَنْهُمْ أَوْ إِلَى السُّلْطَانِ فَتَكَلَّمَ عَنْهُمْ Ve
شِرَاءٌ [şirâ] Bir adamı kurdeşeni dedikleri giciğe uğratmak maʹnâsınasınadır; yukâlu: شَرَى اللهُ فُلَانًا إِذَا أَصَابَهُ بِعِلَّةِ الشَّرَى
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı