Şiʹr ~ شِعْرُ

Kamus-ı Muhit - شعر maddesi

شِعْرُ [Şiʹr] (şîn’in kesriyle) Benû Cuşem bilâdında bir dağın adıdır.

شَعْرُ [Şaʹr] (şîn’in fethi ve ʹayn’ın sükûnuyla gayr-i munsarıf olarak) Benû Suleym yâhûd Benû Kilâb yurdunda bir dağın adıdır. Şârih der ki menʹ-i sarfının ʹilleti maʹlûm değildir, meğer ki esmâ-i inâstan menkûl ola.

اَلشَّعْرُ [eş-şaʹr] (şîn’in fethi ve ʹayn’ın sükûnu ve halkiyye olmakla fethiyle) Cismde nâbit olan şey΄e denir; yünden ve tüyden mâ-ʹadâsıdır ki Fârisîde mûy ve Türkîde kıl taʹbîr olunur, Niteki yüne صُوفٌ [ṡûf] ve tüye وَبَرٌ [veber] derler. Cemʹi أَشْعَارٌ [eşʹâr] ve شُعُورٌ [şuʹûr] gelir ve شِعَارٌ [şiʹâr] gelir şîn’in kesriyle. Müfredi شَعْرَةٌ [şaʹret]tir hâ’yla ve gâh olur ki شَعْرَةٌ [şaʹret] ile cemʹden kinâye olunur, cemâʹat iʹtibârıyla. Ve

شَعَرٌ [şaʹar] Nebât ve eşcâra ve zaʹferâna ıtlâk olunur.

Mü΄ellifin Baṡâ΄ir’de beyânına göre asl شَعْرٌ [şaʹr] şîn’in fethiyle kıla mevzûʹdur, ondan dikkat vechiyle olan ʹilm maʹnâsı ahz ve tasarruf ve niçe maʹânî teferruʹ kılındı. İntehâ. Ve minhu kavluhum لَيْتَ شَعْرِي فُلاَنًا وَلِفُلاَنٍ وَعَنْ فُلاَنٍ مَا صَنَعَ أَيْ لَيْتَنِي شَعَرْتُ Yaʹnî “N’olaydı filânın ne yaptığını bileydim!” Ve

شِعْرٌ [şiʹr] (şîn’in kesriyle) Kelâm-ı manzûm ve kavl-i mevzûnda gâlib-i istiʹmâl olmuştur. Gerçi her عِلْمٌ [ʹilm], شِعْرٌ [şiʹr] olup lâkin manzûmenin vezn ve kâfiye sebebiyle şeref ve imtiyâzı bâʹis-i ıtlâk oldu, niteki ʹilm-i şerîʹatte فِقْهٌ [fiḵh] ve Šüreyyâ’da نَجْمٌ [necm] istiʹmâl-i gâlib olmuştur. Cemʹi أَشْعَارٌ [eşʹâr] gelir. Şârih der ki vech-i mezkûr üzere شِعْرٌ [şiʹr] me΄hazında iʹmâl-i zihn ü fetânet muʹteber olup o dahi kasdın eseri olmakla ittifâkî âyât ve ehâdîs-i mevzûneye شِعْرٌ [şiʹr] ıtlâk olunmaz. Ve

شِعْرٌ [şiʹr] ve

شَعْرٌ [şaʹr] (şîn’in fethiyle) Gazel ve kasîde gibi mevzûn ve manzûm ve mukaffâ kelâm söylemek maʹnâsınadır; yukâlu: شَعَرَ فُلاَنٌ وَشَعُرَ شِعْرًا وَشَعْرًا مِنَ الْبَابِ اْلأَوَّلِ وَالْخَامِسِ إِذَا قَالَ شِعْرًا ʹAlâ-kavlin bâb-ı hâmisten şiʹri güzel ve rengîn ve matbûʹ söylemek maʹnâsınadır; yukâlu: شَعُرَ فُلاَنٌ إِذَا أَجَادَ الشِّعْرَ

Vankulu Lugatı - شعر maddesi

اَلشِّعْرُ [eş-şiʹr] (şîn’in kesriyle) Bir nesneyi bilmek; yukâlu: شَعَرْتُ الشَّيْءَ أَشْعُرُ شِعْرًا مِنَ الْبَابِ الْأَوَّلِ أَيْ فَطِنْتُ لَهُ ve minhu kavluhum: لَيْتَ شِعْرِي بِهِ أَيْ لَيْتَنِي عَلِمْتُهُ Ve Sîbeveyhi eyitti: Bunun aslı شِعْرَةٌ [şiʹret] idi, lâkin bundan hâ’yı hazf ettiler, nitekim ذَهَبَ بِعُذْرِهَا وَهُوَ أَبُو عُذْرِهَا kavlinde hazf ettiler. Ve عُذْرٌ [ʹužr] aslında عُذْرَةٌ [ʹužret] idi ʹayn’ın zammıyla, bekâret maʹnâsına. Ve

شِعْرٌ [şiʹr] Kelâm-ı manzûma dahi ıtlâk olunur.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı