Fiḩl ~ فِحْلٌ

Kamus-ı Muhit - فحل maddesi

فِحْلٌ [Fiḩl] (fâ’nın kesri ve fethiyle ve كَتِفٌ [ketif] vezninde) Birer mevziʹ adlarıdır.

اَلْفَحْلُ [el-faḩl] (fâ’nın fethi ve ḩâ-yı mühmelenin sükûnuyla) Her hayvânın erkeğine yaʹnî dölü alınır olan erkeğine denir ki atta aygır ve devede buğur taʹbîr olunur; cemʹi فُحُولٌ [fuḩûl] ve أَفْحُلٌ [efḩul] gelir, أَفْلُسٌ [eflus] vezninde ve فِحَالٌ [fiḩâl] ve فِحَالَةٌ [fiḩâlet] gelir fâ’ların kesriyle. Ve

فَحْلٌ [faḩl] Masdar olur, bir adam develerine soyu pâk buğur ihtiyâr edip çekmek maʹnâsına; yukâlu: فَحَلَ إِبِلَهُ فَحْلًا كَرِيمًا مِنَ الْبَابِ الثَّالِثِ إِذَا اخْتَارَ لَهَا Ve dişilere erkek salıvermek maʹnâsınadır; yukâlu: فَحَلَ الْإِبِلَ إِذَا أَرْسَلَ فِيهَا فَحْلًا Ve

فَحْلٌ [Faḩl] Süheyl yıldızına ıtlâk olunur; sâ΄ir yıldızlardan alarga durduğu için devenin buğuruna teşbîh olundu, zîrâ buğur nâkaya aştıktan sonra alarga olur; ve minhu yukâlu: أَمَا تَرَى الْفَحْلَ كَيْفَ تَزْهُو أَيْ سُهَيْلًا Ve Faḩl b. ʹAyyâş b. Ḩassân, kâtil-i Yezîd b. el-Muhelleb’dir, bir darbede tehâlüf eylemeleriyle birbirine zahm yetiştirip yekdîgeri katl eylediler. Ve

فَحْلٌ [faḩl] Erkek hurmâ ağacına denir ki dişiye ondan aşı alınır. Ve haber ve hadîs ve eşʹâr rivâyet eden râvîye denir; cemʹi فُحُولٌ [fuḩûl] gelir; ve minhu: جَرِيرٌ وَالْفَرَزْدَقُ فَحْلُ بَنِي مُضَرَ أَيْ رَاوِيهِمْ ve yukâlu: هُمْ فُحُولٌ أَيْ رُوَاةٌ Ve

فَحْلٌ [faḩl] Erkek hurmâ yaprağından nesc olunmuş hasıra denir; yukâlu: بَسَطَ لَهُ فَحْلًا أَيْ حَصِيرًا مِنْ فُحَّالِ النَّخْلِ Ve

فَحْلٌ [Faḩl] Şâm’da bir mevziʹ adıdır ki sadr-ı İslâm’da orada vekâyiʹ vâkiʹ oldu. Ve

فَحْلٌ [Faḩl] ʹAlḵame nâm şâʹirin lakabıdır, İmru΄ulḵays zevzesi olan Ummu Cundeb mezbûru şâʹiriyyette İmru΄ulḵays üzere tercîh eylediği için İmru΄ulḵays mezbûreyi tatlîk eyledikten sonra ʹAlḵame tezevvüc eylemekle onunla mülakkab oldu. Ve

فُحُولُ الشُّعَرَاءِ [fuḩûlu’ş-şuʹarâ΄] Kendiler ile muhâcât eden şâʹirlere gâlib olanlara ıtlâk olunur, Cerîr ve Ferezdaḵ gibi. Ve şol şâʹirlere ıtlâk olunur ki hîn-i muşâʹarede muʹârızlarına tafdîl ve tercîh olunalar; yukâlu: هُوَ مِنْ فُحُولِ الشُّعَرَاءِ وَهُمُ الْغَالِبُونَ بِالْهِجَاءِ مَنْ هَاجَاهُمْ وَكَذَا كُلُّ مَنْ إِذَا عَارَضَ شَاعِرًا فُضِّلَ عَلَيْهِ

Vankulu Lugatı - فحل maddesi

اَلْفِحَالَةُ [el-fiḩâlet] (kezâlik kesriyle) Cemʹi, جِمَالَةٌ [cimâlet] gibi. Ve ʹArab tâ΄ifesi Süheyl nâm yıldıza فَحْلٌ [faḩl] derler, devenin erkeğine teşbîh edip sâ΄ir yıldızlardan ırak durduğu için. Ve devenin erkeği dahi nâka sürüsüyle cimâʹ ettikten sonra onlardan ırak yerde durur. Ve ʹAlḵame nâm şâʹire dahi فَحْلٌ [Faḩl] derler, Ummu Cundeb’i tezevvüc ettiği için; İmru΄ulḵays, Ummu Cundeb’e talâk verdikte mezbûre ʹAlḵame’yi İmru΄ulḵays’ten şiʹrde tercîh ettiği için. Ve kezâlik فَحْلٌ [faḩl] dişilere erkek salıvermeğe dahi derler; tekûlu: فَحَلْتُ إِبِلِي إِذَا أَرْسَلْتَ فِيهَا فَحْلًا Ve

فَحْلٌ [faḩl] Hurmâ erkeğinin yaprağından kılınan hasîre dahi derler. Ve fi’l-hadîsi: “أَنَّهُ عَلَيْهِ الصَّلَاةُ وَالسَّلَامُ دَخَلَ عَلَى رَجُلٍ مِنَ الْأَنْصَارِ وَفِي نَاحِيَةِ الْبَيْتِ فَحْلٌ مِنْ تِلْكَ الْفُحُولِ فَأَمَرَ بِنَاحِيَةٍ مِنْهُ فَرُشَّتْ ثُمَّ صَلَّى عَلَيْهِ” Ve رَشٌّ [reşş] su saçmağa derler.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı