نُقَيْبٌ [Nuḵayb] (زُبَيْرٌ [zubeyr] vezninde) Tebûk ile Maʹân beyninde bir mevziʹdir.
اَلنَّقِيبُ [en-nakîb] (أَمِيرٌ [emîr] vezninde) Düdüğe ve nâya ve kavala denir, مِزْمَارٌ [mizmâr] maʹnâsına. Ve terazi dilciğine denir, لِسَانُ الْمِيزَانِ [lisânu’l-mîzân] maʹnâsına. Ve boğazı delinmiş köpeğe denir ki murâd bâdiye-nişîn tâ΄ifesinden baʹzı nâkes ve edânî köpeklerinin boğazlarını nakb ederler ki âvâzı pek çıkmakla hâneye mihmân celbine dâʹî olmayalar. İşte o köpeğe نَقِيبٌ [naḵîb] derler. Ve
نَقِيبٌ [naḵîb] Bir cemâʹatin şâhid ve nâzırı ve ahvâllerinin damîn ve kefîli ve ʹarîfi olan kimseye denir ki dâ΄imâ umûr u ahvâllerine nezâret ve keyfiyyetlerini bahs ve tenkîr edip iktizâ eden mesâlihlerinin rü΄yet ve tesviye ve temşîtinde takayyüd ve ihtimâm eder ola. Bu re΄îsten başkadır. Hattâ kârbânın nakîbi olur ki leyl ü nehâr kâfilenin umûr u mesâlihlerinde ve harekât ve sekenâtlarında nezâret ve tertîb ve tesviye ve noksanlarını tekmîl makûlesi mühimmâtlarında saʹy ve dikkat eder ve bu kârbân başıdan başka olur. Ve hâlen nakîbü’l-eşrâf efendi bundandır; yukâlu: هُوَ نَقِيبُهُمْ أَيْ شَاهِدُهُمْ وَضَمِينُهُمْ وَعَرِيفُهُمْ
اَلنُّقَبَاءُ [en-nuḵabâ΄] نَقِيبٌ [neḵîb]in cemʹidir. Ve
نَقِيبٌ [neḵîb] Şol kelbe derler ki boğazı delinmiş ola, âvâzı katı çıkmasın diye ki bunu şol hasîs olup konuk sevmeyen deniyyü’t-tabʹ kimseler eder.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı