اَلْإِحْلاَسُ [el-iḩlâs] (hemzenin kesriyle) Davarı çullamak maʹnâsınadır; yukâlu: أَحْلَسَ الْبَعِيرَ إِذَا أَلْبَسَهُ الْحِلْسَ Ve sehâb hurde hurde dâ΄imî yağmur yağdırmak maʹnâsınadır; yukâlu: أَحْلَسَتِ السَّمَاءُ إِذَا أَمْطَرَتْ مَطَرًا دَقِيقًا دَائِمًا Ve müşterîyi aldatmak maʹnâsınadır; yukâlu: أَحْلَسَهُ إِذَا غَبَنَهُ فِي الْبَيْعِ Ve müflis olmak maʹnâsınadır; yukâlu: أَحْلَسَ الرَّجُلُ إِذَا أَفْلَسَ ve yukâlu: رَجُلٌ مُحْلِسٌ أَيْ مُفْلِسٌ Ve nebât ziyâdesiyle çok olmakla yerin yüzünü bürümek maʹnâsınadır; yukâlu: أَحْلَسَ النَّبَاتُ إِذَا غَطَّى الْأَرْضَ بِكَثْرَتِهِ
اَلْإِحْلَاسُ [el-iḩlâs] (hemzenin kesriyle) Tekrâr and vermek; yukâlu: أَحْلَسْتُ فُلَانًا يَمِينًا إِذَا مَرَرْتَ عَلَيْهِ Ve
إِحْلَاسٌ [iḩlâs] Gök yüzü ufak yağmur yağdırmağa dahi derler; yukâlu: أَحْلَسَتِ السَّمَاءُ إِذَا مَطَرَتْ مَطَرًا دَقِيقًا
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı