الإِصْباءُ [el-iṡbâ΄] (hemzenin kesriyle) Bu dahi bir nesne zuhûr ve tulûʹ eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: أَصْبَأَ النَّجْمُ إِذَا طَلَعَ Ve taʹâma el sunmak maʹnâsınadır; yukâlu: قُدِّمَ إِلَيْهِ طَعَامُهُ فَمَا أَصْبَأَ أَيْ مَا وَضَعَ إِصْبَعَهُ فِيهِ Ve nâgehânî bir kimse üzere çıkagelmek maʹnâsınadır; yukâlu: أَصْبَأَهُمْ أَيْ هَجَمَ عَلَيْهِمْ وَهُوَ لاَ يَشْعُرُ بِمَكَانِهِمْ
اَلْإِصْبَاءُ [el-iṡbâ΄] (hemzenin kesriyle) Mahbûbe bânû zen-dost çelebiye ʹaşk-bâzlık eylemekle onu kendisine mâ΄il ve havâdâr eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: أَصْبَتِ الْمَرْأَةُ فُلَانًا إِذَا شَاقَتْهُ وَدَعَتْهُ إِلَى الصِّبَا فَحَنَّ إِلَيْهَا Ve sabâ yeline girmek maʹnâsınadır; yukâlu: أَصْبَى الْقَوْمُ إِذَا دَخَلُوا فِي الصَّبَا
اَلْإِصْبَاءُ [el-iṡbâ΄] (hemzenin kesri ve elifin meddiyle) Hevâya ve cehle mâyil kılmak; yukâlu: أَصْبَتْهُ الْجَارِيَةُ Ve
إِصْبَاءٌ [iṡbâ΄] ʹAvret sabî sâhibi olmağa dahi derler gerek sabî müzekker gerek mü΄ennes olsun; yukâlu: أَصْبَتِ الْمَرْأَةُ إِذَا كَانَ لَهَا صَبِيٌّ ذَكَرًا كَانَ أَوْ أُنْثَى
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı