اَلْأَيَرُّ [el-eyerr] (hemzenin ve yâ’nın fethiyle) Maʹnâ-yı evvelden vasftır, katı ve şedîd nesneye denir; mü΄ennesi يَرَّاءُ [yerrâ΄]dır; yukâlu: حَجَرٌ أَيَرُّ أَيْ شَدِيدٌ وَصَخْرَةٌ يَرَّاءُ أَيْ شَدِيدَةٌ
اَلْأَيْرُ [el-eyr] (خَيْرٌ [ḣayr] vezninde) Maʹlûmdur, yaʹnî âlet-i tenâsüle denir. Cemʹi أُيُورٌ [uyûr] gelir ve آيَارٌ [âyâr] gelir medd ile ve آيُرٌ [âyur] gelir efʹul vezninde. Ve
أَيْرٌ [eyr] Sabâ yeline denir; yukâlu: هَبَّ الْأَيْرُ أَيْ رِيحُ الصَّبَا
اَلْإِيرُ [el-îr] (hemzenin kesriyle) ve
اَلْأَيِّرُ [el-eyyir] (سَيَّدٌ [seyyid] vezninde) ve
اَلْأُوِرُ [el-uvir] (hemzenin zammıyla) ve
اَلْأَوُورُ [el-evûr] (صَبُورٌ [ṡabûr] vezninde) Bunlar da sabâ yeline denir.
اَلْأَيَرُّ [el-eyerr] (fethateynle ve râ’nın teşdîdiyle) Berk taş. Ve fî hadîsi Loḵmân: “إِنَّهُ لَيُبْصِرُ أَثَرَ الذَّرِ فِي الْحَجَرِ الْأَيَرِّ” Yaʹnî “Küçük karıncanın ayağının eserin görür, berk taş üzerinde.”
اَلْأَيْرُ [el-eyr] (hemzenin fethi ve yâ’nın sükûnuyla) Zeker, âlet-i recül maʹnâsına. Ve
أَيْرٌ [eyr] Cimâʹ etmek maʹnâsına da gelir; yukâlu: آرَهَا يَئِيرُهَا أَيْرًا إِذَا جَامَعَهَا Ve
أَيْرٌ [eyr] شَمَالٌ [şemâl] yeline dahi derler, هَيْرٌ [heyr] dedikleri gibi.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı