et-terb ~ اَلتَّرْبُ

Kamus-ı Muhit - الترب maddesi

اَلتِّرْبُ [et-tirb] (tâ’nın kesriyle) Yaşdaşa denir, لِدَةٌ [lidet] ve hem-zâd maʹnâsına; yukâlu: هَذَا تِرْبُهُ أَيْ لِدَتُهُ Ve sinne temâsül ve tesâvî cihetinden ʹazm-ı sadra teşbîh olunmuştur yâhûd türâba vukûʹda bi’l-maʹiyye olmak münâsebetine mebnîdir. Ve ekserî mü΄enneste istiʹmâl olunur; tekûlu: هُوَ تِرْبِي وَهِيَ تِرْبِي أَيْ لِدَتِي

اَلتَّرَبُ [et-tereb] (fethateynle) Bir mekân pek topraklı olmak maʹnâsınadır; yukâlu: تَرِبَ الْمَكَانُ تَرَبًا مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ اِذَا كَثُرَ تُرَابُهُ Ve bir kimsenin eline toprak girmek maʹnâsınadır ki fi’l-hakîka eli toprağa bulanıp topraklı olmaktan ʹibâret yâhûd emelinden hâ΄ib ve nevmîd olmaktan kinâyettir; yukâlu: تَرِبَ الرَّجُلُ اِذَا صَارَ فِي يَدِهِ التُّرَابُ Ve toprağa yapışmak maʹnâsınadır; bu dahi gerek hakîkî olsun ve gerek şiddet-i fakr u meskenetten toprağa muttasıl olup onun üzerinde yatıp oturmaktan kinâye olsun; yukâlu: تَرِبَ الرَّجُلُ اِذَا لَزِقَ بِالتُّرَابِ Kezâlik تَرِبَ الشَّيْءُ derler, bir nesne toprağa bulanıp topraklı hâk-âlûd olsa. Ve

تَرِبٌ [terib] ve

مَتْرَبٌ [metreb] (مَقْعَدٌ [maḵʹad] vezninde) Ümîd ve emelden hâ΄ib ve hâsir olmak maʹnâsına istiʹmâl olunur; yukâlu: تَرِبَ الرَّجُلُ تَرِبًا وَمَتْرَبًا اِذَا خَسِرَ Ve fakîr ve bî-nevâ olmak maʹnâsına istiʹmâl olunur; yukâlu: تَرِبَ الرَّجُلُ اِذَا افْتَقَرَ Ve “Filân kimse aslâ hayr u menfaʹat görmeyip dâ΄imâ hâ΄ib ve hâsir olsun” diye bed-duʹâ makâmında تَرِبَتْ يَدَاهُ derler, لاَ أَصَابَ خَيْرًا maʹnâsına. Nihâye’de mersûmdur ki işbu تَرِبَتْ يَدَاهُ kavlini ʹArablar, îrâd edip lâkin onunla duʹâ-yı hakîkî murâd eylemeyip hemân lafzı üzere icrâ ederler, niteki قَاتَلَهُ اللهُ dahi bu minvâl üzeredir ve baʹzen hass ve tahrîd mevkiʹinde îrâd ederler.

اَلتُّرْبُ [et-turb] ve

اَلتُّرَابُ [et-turâb] ve

اَلتُّرْبَةُ [et-turbet] (tâ’ların zammıyla) ve

اَلتَّرْبَاءُ [et-terbâ΄] (صَحْرَاءُ [ṡaḩrâ΄] vezninde) ve

اَلتُّرَبَاءُ [et-turebâ΄] (نُفَسَاءُ [nufesâ΄] vezninde) ve

اَلتَّيْرَبُ [et-teyreb] (صَيْقَلٌ [ṡayḵal] vezninde) ve

اَلتَّيْرَابُ [et-teyrâb] (elif ziyâdesiyle) ve

اَلتَّوْرَبُ [et-tevreb] (جَوْهَرٌ [cevher] vezninde) ve

اَلتَّوْرَابُ [et-tevrâb] (elif ziyadesiyle) ve

اَلتِّرْيَبُ [et-tiryeb] (عِثْيَرٌ [ʹišamp;yer] vezninde) ve

اَلتَّرِيبُ [et-terîb] (أَمِيرٌ [emîr] vezninde) Toprağa denir hâk maʹnâsına. Ve تُرَابٌ [turâb]ın cemʹi أَتْرِبَةٌ [etribet] gelir أَشْرِبَةٌ [eşribet] vezninde ve تِرْبَانٌ [tirbân] gelir tâ’nın kesriyle. Ve sâ΄ir lügât-ı mezkûrenin cemʹleri mesmûʹ değildir.

Vankulu Lugatı - الترب maddesi

اَلتَّرْبُ [et-terb] (tâ’nın fethi ve râ’nın sükûnuyla) Bir nesneyi toprağa dikmek. Ve fakîr olmak maʹnâsı bundan me΄hûzdur; yukâlu: تَرِبَ الرَّجُلُ أَيِ افْتَقَرَ كَأَنَّهُ لَصِقَ بِالتُّرَابِ Ve bed-duʹâ mahallinde تَرِبَتْ يَدَاكَ derler; ey: لَا أَصَابَكَ خَيْرٌ “Sana hayr erişmesin” maʹnâsına.

اَلتِّرْبُ [et-tirb] (tâ’nın kesri ve râ’nın sükûnuyla) Yaşdaş, hem-zâd maʹnâsına; yukâlu: هَذِهِ تِرْبُ هَذِهِ أَيْ لِدَتُهَا Cemʹi أَتْرَابٌ [etrâb] gelir.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı