الْجَفْءُ [el-cef΄] (cîm’in fethi ve fâ’nın sükûnuyla) Yere çalmak maʹnâsınadır; yukâlu: جَفَأَهُ جَفْئًا مِنَ الْبَابِ الثَّالِثِ إِذَا صَرَعَهُ عَلَى الأَرْضِ Ve çömlek makûlesini boşaltmak için baş aşağı kapamak maʹnâsınadır; yukâlu: جَفَأَ الْبُرْمَةَ فِي الْقَصْعَةِ إِذَا كَفَأَهَا Ve nehr yâhûd galeyân eden tencere taşra köpük atmak maʹnâsınadır; yukâlu: جَفَأَ الْوَادِي وَالْقِدْرُ إِذَا رَمَيَا بِالْجُفَاءِ أَيِ الزَّبَدِ Ve galeyân eden tencerenin köpüğünü silmek maʹnâsınadır; yukâlu: جَفَأَ الْقِدْرَ إِذَا مَسَحَ زَبَدَهَا Ve çayın ve sel suyunun yüzünde olan hâr u hâşâk makûlesini silip gidermek maʹnâsınadır; yukâlu: جَفَأَ الْوَادِيَ إِذَا مَسَحَ غُثَاءَهُ Ve kapıyı örtüp kapamak maʹnâsınadır; yukâlu: جَفَأَ الْبَابَ إِذَا أَغْلَقَهُ Ve kapıyı açmak maʹnâsına olmakla azdâddan olur; yukâlu: جَفَأَ الْبَابَ إِذَا فَتَحَهُ Ve otu kökünden çekip koparmak maʹnâsınadır; yukâlu: جَفَأَ الْبَقْلَ إِذَا قَلَعَهُ مِنْ أَصْلِهِ
اَلْجَفْءُ [el-cef΄] Kef atmak; yukâlu: جَفَأَ الْوَادِي جَفْئًا إِذَا رَمَى بِالْقَذَى وَالزَّبَدِ وَكَذَا الْقِدْرُ إِذَا رَمَتْ بِزَبَدِهَا عِنْدَ الْغَلَيَانِ Ve çömleği eğip içinde olan nesneyi dökmek; yukâlu: جَفَأْتُ الْقِدْرَ إِذَا مِلْتَهَا فَصَبَبْتَ مَا فِيهَا وَلَا تَقُلْ أَجْفَأْتُهَا وَأَمَّا الَّذِي فِي الْحَدِيثِ “فَاجْفَؤُوا قُدُورَهُمْ” فَهِيَ لُغَةٌ مَجْهُولَةٌ Ve bir kimseyi düşürmek; tekûlu: جَفَأْتُ الرَّجُلَ إِذَا صَرَعْتَهُ Ve كُلُّهُ مِنَ الْبَابِ الثَّالِثِ
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı