el-ḣîr ~ اَلْخِيرُ

Kamus-ı Muhit - الخير maddesi

اَلْخِيرُ [el-ḣîr] (ḣâ’nın kesriyle) Kerem ve şeref maʹnâlarınadır; yukâlu: هُوَ مِنْ أَهْلِ الْخِيرِ أَيِ الْكَرَمِ وَالشَّرَفِ Ve asl ve bünyâd maʹnâsınadır; yukâlu: مَا أَكْرَمَ خِيرَهُ أَيْ أَصْلَهُ Ve hey΄et ve kıyâfet maʹnâsınadır; yukâlu: إِنَّهُ لَحَسَنُ الْخِيرِ أَيِ الْهَيْئَةِ

اَلْخَيْرُ [el-ḣayr] (ḣâ’nın fethi ve yâ’nın sükûnuyla) Maʹrûftur, cemʹi خُيُورٌ [ḣuyûr] gelir.

اَلْخِيرَةُ [el-ḣîret] (ḣâ’nın kesriyle) ve

اَلْخِيَرُ [el-ḣiyer] (عِنَبٌ [ʹineb] vezninde) ve

اَلْخِيَرَةُ [el-ḣiyeret] (عِنَبَةٌ [ʹinebet] vezninde) Masdarlardır, bir nesneyi sâ΄ir üzere tafdîl ve tercîh eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: خَارَ الرَّجُلُ عَلَى غَيْرِهِ يَخِيرُهُ خِيرَةً وَخِيَرًا وَخِيَرَةً إِذَا فَضَّلَهُ Ve bir nesneyi seçip üründülemek maʹnâsınadır; yukâlu: خَارَ الشَّيْءَ إِذَا انْتَقَاهُŞârih der ki meselâ مُحَمَّدٌ خِيرَةُ اللهِ kavlinde خِيرَةٌ kelimesi bi-maʹnâ مَخْيُورٌ [maḣyûr]dur. İntehâ. Ve

خِيرَةٌ [ḣiret] إِخْتِيَارٌ [iḣtiyâr]dan ism olur, فِدْيَةٌ [fidyet] ve إِفْتِدَاءٌ [iftidâ΄] gibi. Ve خِيَرَةٌ [ḣiyeret] عِنَبَةٌ [ʹinebet] vezninde kezâlik ism olur, خِيَارٌ [ḣiyâr] gibi ki إِخْتِيَارٌ [iḣtiyâr]dan ismdir ve تَخَيُّرٌ [teḣayyur]dan dahi ism olur, طِيَرَةٌ [ṯiyeret] ve تَطَيُّرٌ [teṯayyur] gibi. Ve baʹzılar خِيرَةٌ [ḣîret] ve خِيَرَةٌ [ḣiyeret] üründülenmiş güzîde nesneye denir dediler, pes مَخْيُورٌ [maḣyûr] maʹnâsına olur, niteki zikr olundu.

اَلْخَيِّرُ [el-ḣayyir] (كَيِّسٌ [keyyis] vezninde) Sıfattır, hayrı çok adama denir; yukâlu: رَجُلٌ خَيِّرٌ أَيْ كَثِيرُ الْخَيْرِ Vech-i mezkûr üzere خَيْرٌ [ḣayr] bundan muhaffeftir, مَيِّتٌ [meyyit] ve مَيْتٌ [meyt] gibi. Ve

خَيْرٌ [Ḣayr] Elkâbdandır: İbrâhîm b. el-Ḣayr muhaddisîndendir.

Vankulu Lugatı - الخير maddesi

اَلْخِيرُ [el-ḣîr] (ḣâ’nın kesri ve meddiyle) Kerem maʹnâsınadır.

اَلْخَيْرُ [el-ḣayr] (ḣâ’nın fethi ve yâ’nın sükûnuyla) Şol nesnedir ki شَرٌّ [şerr]in mukâbilidir; yukâlu: خِرْتَ يَا رَجُلُ Ve

خَيْرٌ [ḣayr] Rûzî kılmak maʹnâsına dahi istiʹmâl olunur; yukâlu: خَارَ اللهُ لَكَ Ve mâl maʹnâsına da gelir. Kâlallâhu taʹâlâ: ﴿إِنْ تَرَكَ خَيْرًا﴾ (البقرة 180) أَيْ مَالًا

اَلْخَيِّرُ [el-ḣayyir] (ḣâ’nın fethi ve yâ’nın kesri ve teşdîdiyle) Hayrla muttasıf olan kimse; yâ’yı tahfîf dahi etmek câ΄izdir, مَيِّتٌ [meyyit] ve مَيْتٌ [meyt] gibi; yukâlu: إِمْرَأَةٌ خَيِّرَةٌ وَخَيْرَةٌ Ve

خَيِّرَةٌ [ḣayyiret] Fazl ve ziyâde maʹnâsına dahi gelir. Kâlallâhu taʹâlâ: ﴿أُولَئِكَ لَهُمُ الْخَيْرَاتُ﴾ (التوبة 88) أَيِ الْمَثُوبَاتُ الْفَاضِلَةُ وَالدَّرَجَاتُ الْعَالِيَةُ وَقَالَ اللهُ تَعَالَى ﴿فِيهِنَّ خَيْرَاتٌ حِسَانٌ﴾ (الرحمن 70) Bu âyet-i kerîmede Aḣfeş eyitti: Vaktâ ki hayrla bir nesne sıfatlansa sâ΄ir sıfata teşbîh olunup âhirine hâ-i te΄nîs ilhâk olunur, أَفْعَلُ [efʹal]-i tafdîl maʹnâsı murâd olmaz. Ammâ kaçan ki bununla أَفْعَلُ [efʹal]-i tafdîl maʹnâsı murâd olsa فُلَانَةُ خَيْرُ النَّاسِ derler, خَيِّرَةُ النَّاسِ demezler ve فُلَانٌ خَيْرُ النَّاسِ derler, أَخْيَرُ النَّاسِ demezler. Ve أَفْعَلُ [efʹal] maʹnâsına olduğu için tesniye ve cemʹ olunmaz.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı