اَلدَّهَقُ [ed-dehaḵ] (fethateynle) Tomruğa denir ki ona mücrimlerin ayaklarını kıstırıp azâb ederler, Fârisîde işkence derler; yukâlu: غَمَزَ سَاقَهُ بِالدَّهَقِ وَهُوَ خَشَبَتَانِ يُغْمَزُ بِهِمَا السَّاقُ
اَلدَّهْقُ [ed-dehḵ] (dâl’ın fethi ve hâ’nın sükûnuyla) Bardağı doldurmak maʹnâsınadır; yukâlu: دَهَقَ الْكَأْسَ دَهْقًا مِنَ الْبَابِ الثَّالِثِ إِذَا مَلَأَهُ Ve suyu birden döküp bir katre kalmamak üzere boşaltmak maʹnâsına olmakla zıdd olur; yukâlu: دَهَقَ الْمَاءَ إِذَا أَفْرَغَهُ إِفْرَاغًا شَدِيدًا Ve bir adama bir bölük nesne vermek maʹnâsınadır; tekûlu: دَهَقَ لِي دَهْقَةً مِنَ الْمَالِ أَيْ أَعْطَانِي مِنْهُ صَدْرًا Ve bir nesneyi kırıp hurde hurde doğramak yâhûd bir dar yere kıstırıp pek sıkmak maʹnâsınadır; yukâlu: دَهَقَ الشَّيْءَ إِذَا كَسَرَهُ وَقَطَعَهُ أَوْ غَمَزَهُ شَدِيدًا Ve vurmak maʹnâsınadır; yukâlu: دَهَقَ فُلاَنًا إِذَا ضَرَبَهُ
اَلدَّهَقُ [ed-dehaḵ] (fethateynle) Bir nevʹ ʹazâbdır ki ona lisân-ı Fârisîde işkence derler.
اَلدَّهْقُ [ed-dehḵ] (dâl’ın fethi ve hâ’nın sükûnuyla) Ufatmak, kesr maʹnâsına; tekûlu: دَهَقْتُ الشَّيْءَ إِذَا كَسَرْتَهُ وَقَطَّعْتَهُ
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı