er-revaʹ ~ اَلرَّوَعُ

Kamus-ı Muhit - الروع maddesi

اَلرَّوَعُ [er-revaʹ] (fethateynle) Maʹnâ-yı mezkûrdan ismdir, nâsı iʹcâb eden hüsn ü cemâle yâhûd o gûne şecâʹate denir; yukâlu: رَجُلٌ أَرْوَعُ وَرَائِعٌ إِذَا كَانَ فِيهِ رَوَعٌ أَيْ حُسْنٌ وَجَهَارَةُ مَنْظَرٍ يُعْجِبُ النَّاسَ أَوْ شَجَاعَةٌ

اَلرَّوْعُ [er-revʹ] (râ’nın fethi ve vâv’ın sükûnuyla) Bir nesneden korkmak maʹnâsınadır ki bundan kalb belinleyip ürkmek taʹbîr olunur; yukâlu: رَاعَ مِنْهُ يَرُوعُ رَوْعًا إِذَا فَزِعَ Ve

رَوْعٌ [Revʹ] Yemen’de Laḩc kurbünde bir belde adıdır. Ve

رَوْعٌ [revʹ] Kalbin harâreti soğumak maʹnâsına müstaʹmeldir; tekûlu: هَذِهِ شَرْبَةُ رَاعَ بِهَا فُؤَادِي أَيْ بَرَدَ بِهَا غُلَّةُ رُوعِي Şârih der ki kalbin susuzluk harâreti korktuğu gibi zâ΄il olmak lâzımdır yâhûd bu رَيْعٌ [reyʹ] mâddesindendir. Ve

رَوْعٌ [revʹ] Müteʹaddî olur, korkutmak maʹnâsına; yukâlu: رَاعَهُ إِذَا أَفْزَعَهُ Ve bir kimseyi bir matbûʹ nesne ʹacebe getirmek maʹnâsınadır; yukâlu: راَعَ فُلاَنًا إِذَا أَعْجَبَهُ Ve sâbit ve ber-karâr olmak maʹnâsınadır; tekûlu: راَعَ فِي يَدِي كَذَا إِذَا فَادَ أَيْ ثَبَتَ

اَلرُّوعُ [er-rûʹ] (râ’nın zammıyla) Kalb ve fu΄âd maʹnâsınadır. ʹAlâ-kavlin yürekte korku ʹârız olacak mahalle denir yâhûd yürekte olan noktaya denir ki sevâdu’l-kalb taʹbîr olunur. Ve zihn ve ʹakl ve ʹâkileye denir; ve minhu’l-hadîs: “إِنَّ رُوحَ الْقُدْسِ نَفَثَ فِي رُوعِي إِنَّ نَفْسًا لَنْ تَمُوتَ حَتَّى تَسْتَكْمِلَ رِزْقَهَا فَاتَّقُوا اللهَ وَأَجْمِلُوا فِي الطَّلَبِ” Yaʹnî “Cibrîl-i Emîn benim kalbime yâ zihnime ilhâm eyledi ki nüfûs-ı halâyıktan bir nefs elbette ʹâlem-i dünyâda rızk-ı mukadderini istîfâ ve istikmâl eylemedikçe ʹukbâya ʹazîmet eylemez. Pes sizler de Hak taʹâlâdan ittikâ edip taleb-i erzâk husûsunda vech-i şerʹî ve râh-ı merʹî üzere ʹamel ve hareket eyleyesiz.” Ve minhu’l-hadîsu’l-âharu: “أَفْرَخَ رُوعُكَ مَنْ أَدْرَكَ إِفَاضَتَنَا هَذِهِ فَقَدْ أَدْرَكَ” يَعْنِي الْحَجَّ Burada أَفْرَخَ رُوعُكَ fiʹl-i mâzî ve fâʹildir; إِفْرَاخٌ lafzındandır ki yumurtadan yavru çıkmak maʹnâsınadır. Baʹzılar رُوعُكَ lafzını râ’nın fethiyle rivâyet eyledi yâhûd hemân rivâyet fethledir. Ve bu cümle-i ihbâriyyedir ki inşâ maʹnâsınadır. Hâsıl-ı maʹnâ “Yüreğinden havf ve ıztırâbın çıkıp zâ΄il ve münkeşif olsun ve sen her türlü emîn ve âsûde ol” demek olur. Ve fî hadîsi Muʹâviye ilâ Ziyâd: “لِيُفْرِخْ رُوعُكَ” بِالضَّمِّ وَبِصِيغَةِ الْأَمْرِ الْغَائِبِ أَيْ أَخْرِجِ الرَّوْعَ عَنْ رُوعِكَ Ve bu أَفْرَخَتِ الْبَيْضَةُ إِذَا خَرَجَ الْفَرْخُ مِنْهُ kavllerinden me΄hûzdur. Eğer bu fethle olsa رَوْعٌ korkuya denmekle korku yarılıp içinden korku çıksın demek olur. Korku ise mahalli olan kalbden hurûc eder. Hâsılı feth rivâyetine göre فَرْخٌ [ferḣ]in بَيْضَةٌ [beyḋat]tan hurûcundan me΄hûz olup بَيْضَةٌ [beyḋat]ın فرخ [ferḣ]ten huluvvü gibi kalbin hemm ve havften hâlî olsun demektir. Ve zammla olduğuna göre kalbin münkeşif olup havf ve ıztırâbın emn ve âsâyişe mübeddel olsun demek olur. Giderek bu terkîb إِنْكَشَفَ قَلْبُكَ maʹnâsında müstaʹmel olmuştur; ve yekûlûne أَفْرِخْ رُوعَكَ عَلَى الْأَمْرِ أَيِ اسْكُنْ وَأْمَنْ Bu dahi lâzım-ı maʹnâ olmakla emîn ve sâkin ve mutma΄innü’l-bâl ol demektir. Mütercim der ki عَافَاكَ اللهُ ve عَفَى اللهُ عَنْكَ ve أَفْرِخْ رُوعَكَ ve أَبَيْتَ اللَّعْنَ ve تَرِبَتْ يَدَاهُ ve ثَقِّلْ بَالَكَ ve طَوِّلْ بَالَكَ makûlesi kelâm bi’l-cümle kelimât esnâsında istiʹmâl-ı ʹArabdır, mevkiʹine göre îrâd ederler.

Vankulu Lugatı - الروع maddesi

اَلرَّوْعُ [er-revʹ] (râ’nın fethi ve vâv’ın sükûnuyla) خَوْفٌ [ḣavf], فَزَعٌ [fezaʹ] maʹnâsına; ve minhu kavluhum: أَفْرَخَ رَوْعُهُ إِذَا ذَهَبَ فَزَعُهُ وَسَكَنَ Ve إِفْرَاخٌ [ifrâḣ] fâ΄ ile ve ḣâ-i muʹceme ile havf gitmeğe derler.

اَلرُّوعُ [er-rûʹ] (râ’nın zammı ve meddiyle) Kalb ve ʹakl; yukâlu: وَوَقَعَ ذَلِكَ فَي رُوعِي أَيْ فِي خُلْدِي وَبَالِي Ve fi’l-hadîsi: “إِنَّ الْأَمِينَ نَفَثَ فِي رُوعِي” Ve نَفْثٌ [nefšamp;] üfürmeğe derler ki ilkâ etmeden ʹibârettir.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı